"Öğretmenim, Recep çok konuşuyor"
Önce İzmir, sonra Ankara ve hayatımda gördüğüm en kalabalık mitingi İstanbul'da yaşadık. Maltepe'deki 5 milyonu aşmıştı. Tam o sıralarda candaş ekranlardan birinde "parti militanı muhabir" Ak Parti sözcüsü Mahir Ünal'a aynen şunları söylüyordu; "CHP alışıldık şekilde Yalova'dan Bursa'dan İstanbul'a adam taşıyor". Ünal da bu sözleri zoraki bir gülümseme ile karşılıyordu. Siyasetçi-gazeteci ortaklığının hiç bu kadar ayağa düştüğü dönem hatırlamıyorum. Bu tiplerin içinde sıralama yapsam birinciliği kesinlikle aynı ekrandan Gökhan Kahraman'a veririm. Muhalefete bu kadar aşağılama ve hakareti gündeme sokan ikinci isim olmadı. Mikrofon uzattığı yaşlı bir kadının söylediklerini asla unutmayacağım; "O Muharrem İnce var ya, iki kadeh atmadan konuşamaz". Hanımefendi sanki İnce'nin meyhane arkadaşı. Bu saldırılar aylardır devam etti. Peki bu kanunsuzlukta gücü nereden alıyorlar? Meşhur öyküdeki gibiler; "Anamın dostu kadı, kime şikayet edeyim?"
Dün sandıkta çıkan sonucun en önemli nedeni bu yasa dışılıktı.
Sırf Yeniçağ'dan size tekzip örnekleri vereceğim. Ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız. Aynı metni üç defa yayınlatıyorlar. Kelimesi kelimesine benzer. Daha önemlisi, bir yazarımızı hedef alırken, hepimize hakaretler yağdırılıyor. Bütün samimiyetimle söylüyorum Hindistan'daki paryalardan daha kötü muameleye tabi tutuluyoruz.
İki CNN
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kalabalık mitingini küçültmek hatta yok sayma için neler yapıldı, neler. 5 milyonu aşkın insana 500 kişi diyen anlı şanlı isimler çıktı. CNNTÜRK iktidar sözcülüğü yaptı. Oysa CNNInternational aynı gösteriyi ekrana taşıyarak şubesini tekzip etti. Mahşeri gösteri için "bunu nasıl inkar edersiniz" sorusunu yöneltti.
Unutamadığım diğer nokta, toplu taşıma araçlarının başında bulunanların engellemeleriydi. Tüm sabotajlara rağmen kalabalığın ne başı ne sonu geldi. O yağmurda kimse "boş ver" demedi.
Seçimleri izlemeye gelmiş 34 ülkenin 635 gazetecisinden biri -Estonyalı- şöyle diyordu; "Burada bizim ülke nüfusundan fazla insan var".
Zeka pankartları
Miting alanında taşınan pankartlarda müthiş espriler vardı. İstedikleri kadar internet bağlantılarını, naklen yayınları kessinler. Halkın yaratıcılığı yok edilemiyor. Bunları tespit edebilmek için Halk TV'nin içine düştüm. Bazı gözlemlerde bulundum:
* O son keki yemeyecektin Tayyip.
* E=Muharrem İnce2
* Tayyipkaç kuvveti=Muharrem İnceX24 Haziran.
* O nala mıh olmaya geldik, başaracağız.
* Kefenle değil umutla geldik.
* Çıkarken Saray'ın anahtarını paspasın altına bırak!
Yazdıklarıma, geçmişten ilave yapmak istiyorum. 12 Eylül darbesi sonrasında yasakların kalktığı seçimde iki ünlü slogan vardı. Biri "Konuşan Türkiye" idi. Diğeri "Silkele Demirel düşecekler". Yıllar sonra geldiğimiz noktaya bakın. Silkeleyenlerin sayısı fazlalaştı. Sizce düştüler mi, yoksa düşecekler mi?
Tabelaya dikkat
Yine de bir endişemi dillendirmek istiyorum. Bu Balat'ta kahveci Kambur Ahmet'in hesapları toplayış şekli. Masanın ayağına çizgi atarken, tebeşiri çift yazardı. Çünkü kullandığının ortası oyuktu. Yani kendine özeldi. Şu anda en büyük tehlike "çift yazan tebeşir". Burada kim ya da kimleri işaret ettiğimi anlamışsınızdır.
Buna tedbir de "kapısında yatarım" değildir. Daha ciddi ve kararlı davranmak şart. Unutmamalı ki bu ülkede muhalefetin Cumhurbaşkanı adayına saldıran "Yüksek Yargı mensubu" hâlâ koltuğundu oturuyor. Bir başka bayan sorumlu beline peştamal bağlayıp çay toplamakta sakınca görmüyor. Ayrıca, grup kurmuş parti seçime girmesin diye oy kullanan yargı mensuplarımız mevcut.
Türkiye bu kirli organizasyondan er geç çıkacak. Bunun en büyük işareti dün verildi. Ancak, netice yine de kolay alınmayacak. Ülke yeniden demokrasi mücadelesi vermekte olduğunu unutmamalı.
***
Ağır analiz
Der Spiegel'in son Türkiye analizi çok uzun ve fazla ağır. Doğrusu beğendim. Ancak hedefe oturttukları neticede Türkiye Cumhurbaşkanı. Erdoğan ailesiyle ilgili yorumlar gerçekten canımı sıktı. Neticede bu işlerin kendi aramızda halledilmesinden yanayım. Ayrıca Erdoğan ile Fethullah Gülen arasındaki son kavga fazla ağırca eleştiriliyor. Doğru yanları da var. Mesela danışmanların artık yeterliliklerine göre seçilmediği. "Tek ihtiyaç olan koşulsuz bağlılık". Erdoğan, Almanlara göre AKP'yi de tamamen terbiye etti. Meclis'te yaptığı haftalık konuşmalar futbol maçını andırıyor. Ona karşı çıkmaya veya kendini geliştirmeye cesaret edenler de anında cezalandırılıyor.
...
GÜNÜN SÖZÜ
Gerçekten büyük olmayan "büyük adamlar" etraflarını küçük adamlarla doldururlar. Wilhelm Reich