Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Öfke ve yabancılaşmış toplum

Geçtiğimiz aylarda Boğaziçi Köprüsü'nden atlayarak intihar eden Erol Çetin'e atlamadan önce iki kadın "Atlasana ulan" diye bağırıyor. Çevresiyle bağlantısını koparmış adam, insanlarla da bağlantısını kopardıktan sonra Boğaziçi Köprüsü'ne gidiyor, artık dünyayla bağı pamuk ipliğiyledir. Onu da iki kadının "Atlasana ne oyalıyorsun trafiği!" demesi üzerine kendisini boşluğa bırakarak yaşamla olan bağını koparıyor.

Taciz toplumsal bir hal almıştır!

Günlük olarak yaşanan sıradan birkaç olay şöyledir:

- Okul arkadaşı tarafından taciz edildiğini söyleyen bir kız öğrenci okul yönetiminin olayı kapatmak istemesi üzerine 3. katta bulunan okul müdürünün odasından 'Size göstereceğim' diyerek atlıyor.

- 6 kız öğrencisine cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla yargılanan bir sınıf öğretmenine mahkemeden ibretlik ceza çıkıyor. Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi, bu şahıs hakkında her bir öğrenci için 15 yıl, toplamda 90 yıl hapis cezası veriyor.

- Adı lazım değil bir otobüs firmasının muavini, arka koltukta oturan kadın yolcuyu taciz ediyor. Yolcuların durumu fark etmesi üzerine muavine müdahale ediliyor. Yolcular ve şoför, tacizci muavini döverek hastanelik ediyor.

Anlatmaya gerek yoktur. Nereye baksanız, hangi gazeteyi okusanız, hangi televizyonu izleseniz taciz ve tecavüz haberlerine muhatap oluyorsunuz.

Failler arasında kimler yok ki? Yaşlı-genç, okumuş-okumamış, öğretmen-doktor vb.. Vakaları adeta toplumsallaşmıştır!

Öldürerek çözme geleneği!

- Adam otobüs şoförüdür. 20 Mayıs tarihinde otobüste yolcularla olduğu bir sırada telefonla eşiyle tartışıyor. Tartışmanın ardından, "Otobüs arızalandı" diyerek tüm yolcuları indiriyor, boş otobüsle 25 kilometre uzaktaki evine gidiyor. Burada karısını mutfaktan aldığı bıçakla öldürüyor. Adam tekrar otobüsle anne-babasının yanına gidiyor. Genç kadın karnının üzerinde bıçakla bulunuyor. Teslim olan koca tutuklanıyor.

Saymakla bitmeyecek türden gerekçe ve bahanelerle eşini, anasını, babasını, evladını öldüren insanlar var.

Türkiye'de insanlar sorunları, neden-sonuç ilişkisi kurarak anlamaya çalışmak, sayısız yöntemleri kullanarak çözmek yerine, öldürerek kurtulmaya seçiyorlar.

Bu cinayetler genç yaştaki 'ya benimsin ya da kara toprağın' söyleminin olgun yaştaki versiyonudur. Ölmeyi ve öldürmeyi kutsayan bir geleneğin yansımalarıdır.

Türkiye, öldürmenin bir çözüm olduğuna inanan insanlar ülkesi haline gelmiş durumdadır.

Nerede duracağınızı şemsiyeli adama danışacaksınız!

Yolcu, metrobüsün şoförüne durması gerekmeyen bir yerde kapıyı açmasını söyler. Şoför ise nerede durulacağına kendisinin karar vereceğini söyler. Sonuçta metrobüs durağa girince şoför metrobüsü durdurur. Adam önce yumruklarıyla "neden durmadın?" diyerek şoförün üzerine yürür. Yolcular araya girerek kavgaya izin vermezler. Ardından yolcular alınır, metrobüs de hareket eder. Metrobüs hareket ettikten sonra da adam bu defa şemsiyeyle şoföre saldırır.

Sonuç metrobüs yoldan çıkıyor, kaza yapıyor 11 kişi yaralanıyor. Araçları altına alıp eziyor. Konu mahkemeye intikal ediyor. Hayatları tehlikeyi atılmış olan onlarca yolcu "çok şükür" demiş oluyor.

Ne giyeceğinizi de tekmeli adama soracaksınız!

Adam, İstanbul'da Maslak'ta bayramın birinci günü şort giydi diye 23 yaşındaki bir hemşireye tekmeyle saldırıyor. Hemşire, yüzünden yaralanıyor ve saldırgan ise sürekli olarak "Şort giyenler ölmeli" diye bağırıyor.

Elbette şoförler nerede duracağını şemsiyeli adama, kadınlar ise ne giyeceğini tekmeli adama soracak değiller!

Olan biten öfke patlaması, bir anlık cinnet, ruhsal dengesizlik, kendini kaybetmek gibi patolojik cevaplarla izah edilemeyecek kadar toplumsaldır. Yaşananlar toplumsal yönden hasta bir toplumla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

Türkiye'de yaşayan insanlar bilinçaltını ağzına kadar doldurmuştur. Bir anlık gerilim bilinçaltını aktifleştirmektedir. Yaşananlar yabancılaşma ve anomiyi işaret etmektedir. Bu tür sorunlar ancak bilimsel araştırma ve çalışmalarla anlaşılıp, çözümlenebilir.

Yazarın Diğer Yazıları