"O Paşalardan FETÖ çıkmaz!"
1980 öncesinde o Harb Okulu'nda ben Kuleli'deydim. Darbeden sonra yolumuz mahpusta kesişti. Ali Ağabey Üsteğmen ben Harb Okulu öğrencisiydim. Kenan Evren attı bizi. O sırada PKK Şemdinli'de ilk katliamı gerçekleştirince mücadele için geri çağırdılar O'nu. Şemdinli'de Jandarma Bölük Komutanı oldu, sonra Çukurca'da dağ taş terörist kovaladı. Hakkı ile kazandığı Akademi'den mezun etmek istemediler. 28 Şubat'ta "irtica"dan soruşturma geçirdi. Ülkücü kimliği bilinerek "general" rütbesine terfi etti. PKK, DHKP-C'den sonra bu defa FETÖ'nün hedefi olunca Balyoz kumpası ile tutuklandığında Silivri'deki duruşma salonları ile Hasdal Askeri Cezaevi'nde kesişti yeniden yollarımız. Dört yıla yakın tutukluluğunda elimden geldiğince O'nu yalnız bırakmamaya gayret ettim. Yargıtay'da beraat etti. Memleketi Adana'dan MHP'den milletvekili adayı oldu. Kara çadırdan çıkan Yörük Ali, İYİ Parti Kurucular Kurulu Üyesi oldu. Vakit buldukça dertleşmeye devam ediyoruz. Önce takıldı "Yavuz'um yorulmadın mahkeme takip etmekten. Beş yıl bizi takip ettin. İki yıldır da 15 Temmuz'u... At izi it izine karışmış vaziyette. Gariban sözleşmeli erler, uzman çavuşlar, astsubaylar, askeri öğrenciler, kursiyerler, genç subaylar, yıllarını orduya vermiş yiğit Generaller boşu boşuna hapis yatıyor. Hangi birini söyleyeyim. Erdal Öztürk ve Abdullah Barutçu'yu iyi tanırım. İlk günden bu yana "bunlardan FETÖ'cü çıkmaz" dedim. Yattılar ve çıktılar. Şimdi Metin İyidil içeride. Yazık, çok yazık. Biz Hasdal'da yatarken ziyaretimize en çok Metin Paşa geldi. Sen biliyorsun Yargıtay, arkadaşlarımızın cezasını onaylayınca askeri cezaevlerinden sivile Silivri ve Sincan'a sevklerini İyidil engelledi. Anayasa Mahkemesi bozana kadar o arkadaşlarımızın ilişkilerini kestirmedi. Bunu herkes bilmez. Bizzat yaşayan biri olarak bunu söylemek durumundayım. Metin İyidil'den FETÖ çıkmaz. Darbe ile mücadele ettiği ortada bir an önce tahliye edilmeli. Hakları teslim edilmeli" diyor Yörük Ali...
***
Şimdi soruyorum Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi kumpas davalarında hapis yatanlar Yörük Ali Paşa'nın bu sözlerine ne diyecekler! Darbe içindeki kumpas ile binlerce masum hapiste. Hiç biri babamın oğlu değil. Olsa da fark etmez. FETÖ'cü ise en ağır cezaya çarptırılsın. Ancak daha 18-19 yaşında Harb Okulu öğrencisinden darbeci çıkmaz. 1962'de Talat Aydemir'in darbe girişiminde Harbiyeliler toptan atıldı. Ancak silah kullanan 10-15 kişi dışında hiç biri hapiste yatmadı. Üstelik devlet bu öğrencileri sınavsız üniversitelere yerleştirdi. Aralarında ünlü gazeteciler, siyasetçiler, bilim ve iş adamları çıktı. 12 Eylül'de atılanların bir bölümüne rütbeleri geri verildi. Orduevi kartı çıkarıldı. Kampta çadırda kalıp, cep telefonu bile olmayan öğrencileri otobüse bindirip yola çıkarmışlar. Şimdi müebbetle yargılanıyorlar. Hangi vicdana sığar. İşsizlik yüzünden ekmek parası için sözleşmeli er olan, uzman çavuş olan yağız Anadolu delikanlılarının aynı tuvalete bile giremediği darbeci subaylarla aynı cezadan yargılanması hangi hukukta var! Emir kulları ile emri verenler nasıl aynı kefeye konur?
***
Mevzu derin ve çook uzun... 1600'den fazla ayrı dava ile adil sonuç çıkmaz! Darbe bir bütünse dava da bir olmalı... Savunma yapan sanıklar ile avukatları bireysel davranmak zorunda kalıyor. Sonuca böyle varılmaz. Elmalarla armutlar ayrılmalı. Bunun hesabı yıllar sonra sorulacak! Vicdanlar bilmem rahat olacak mı?
Biz yine dönelim EDOK davasına. EDOK ne demekti? Eğitim ve Doktrin Komutanlığı. Askeri okullar, sınıf okulları, acemi er eğitim birlikleri. Yani muharip (savaşçı) birlik yok. Darbe için personeli olmaz. Emeklilik hazırlığında, üniforma ile vedalaşmaya hazırlananların kızakta beklediği yer. Geçtiğimiz hafta Perşembe-Cuma EDOK Davası vardı. Tanıklar dinlenildi. Gizlenmeye çalışan ancak kim olduğu bilinen "gizli tanık"ın iftiranamesi okundu. Her şey gün ışığı gibi açığa çıktığı halde yine tahliye yok. Metin İyidil haklı olarak hâkim heyetinden özür dileyerek isyan etti. "Emir sahtedir. Uyma talimatı verdiğim müşteki, bu emri veren ben tutuklu. Evinden zorla kaldırıp birliğinin başına gönderdiğim dışarıda, gönderen ben tutuklu. Emir verdiğim bir diğeri karısının elinden tutmuş geziyor, ben tutuklu..." dedi. Öyle ya o gece boynunu kurban gibi uzatıp derdest edilse hiç tutuklanmayacak belki de terfi edecekti. O gece hiç bir şey yapmadan sığınakta beklese, bir yerlere gizlense mutlaka dışarıda olurdu. Nitekim farklı davaların avukatı Metin Şenay "40 yıllık arkadaşımızdır İyidil. Personeldeyken bize arada kazık atmış olsa da FETÖ'cü olmadığına ve FETÖ'cülerle iş birliği yapmadığına ben ve tüm devrelerim kefil oluruz" diyerek özetledi. "Personeldeyken bize arada kazık atmış olsa da" sözüne dikkat çekmek istiyorum. Tayin, görevlendirme, atama gibi her personelin her yıl ihtiyaç duyduğu birimde görevli ve etkili olan Metin İyidil'in seveni kadar sevmeyeni olması hayatın olağan akışında var. İhbar ve şikayetlerin olması doğal. Rivayetler, söylentiler, dedikodular için zemin hep müsait. Ancak yargılamada bunlar kanıt değil. Bunlardan yargı heyetinin kanaat edinmesi de usule ve esasa aykırıdır. Duruşma 22 Şubat'a ertelendi. Neyse ki Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ümit Dündar o gün tanık olarak dinlenecek.
15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları derdest edilince 1. Ordu Komutanı olarak Genelkurmay Başkanlığı'na görevlendirilen Dündar zaten TBMM'deki komisyona bilgi vermişti. Dündar o gece olanları, Yıldırım Güvenç ve Metin İyidil'e verdiği emirleri mahkeme huzurunda anlatınca griler beyazlaşacak. O gece kahramanlık payesi verilenlerin önünde sonunda FETÖ itirafçısı olduğu çıktı meydana. Kim bilir Ümit Dündar tanıklık edince asıl madalya takılması gereken Yıldırım Güvenç ile Metin İyidil de tahliye olur. Ve ardından çıkarılacak bir KHK ile görevlerine geri dönerlerse vicdanlar bir nebze olsun rahatlar. Tabii 22 Şubat'a kadar İyidil, 13 Mart'a kadar Yıldırım Güvenç hapishanede kahırlarından Yavuz Ekrem Paşa gibi ölmezlerse!..