Niksar öyle bir sardı ki beni (2)

Adlarını salı günkü yazımda zikrettiğim Erzurum'dan gelmiş, dostlarla özlem giderdim, Erzurumca nükteler yaptım. Erzurumlu âşıklar Fuat Çerkezoğlu, Nuri Çırağı ile de güzel sohbetler yaptık.

Ve bir başka değerli halk ozanı… Üniversite bitirmiş bir ozan… Karslı bir Karapapak çocuğu Selaheddin Dündar. Benim 1963-1966 yıllarından Erzurum Lisesi'nden sınıf arkadaşım. 51 yıl sonra yeniden görüştük. Saygıdeğer eşi Songül Dündar'la birlikte gelmişler, Songül Hanımefendi de bir yazar, armağan ettikleri kitaptan söz edeceğim ileriki günlerde.

Necati Güneş'ten de söz etmeliyim, onsuz olmaz, bir tarih öğretmeni olmasının yanı sıra bir Niksar Tarihi araştırmacısı, Niksar Kalesine götürdü beni, kale ve Niksar'a değgin özel ve ilginç bilgiler verdi, sonra vardık Erzurumlu Emrah'ın saz çalıp deyiş söylediği kahvehaneye, oranın çayını, kahvesini içtik, söyleştik Niksarlılarla.

Hasan Akar… Niksarlı yazar, o da bana Bayburt'un armağanlarından… Bu etkinliğe çağrılmamda onun etkisi ve dostça ilgisi büyük. İyi bir ev sahibi oldu bana, dönüşte Niksar'dan beni o ve Fazıl Ahmet Bahadır yolcu ettiler. Niksar üstüne bir de yeni kitap yazmış, okuyunca onun hakkında da yazacağım.

Niksar'ın AK Partili Belediye Başkanı Özdilek Özcan ve Kaymakam Selami Kapankaya bizimle öyle yakından ilgilendiler ki, hepimiz mutlandık, kıvandık… Tokat Valisi Ömer Toraman, şiir şölenimizi baştan sona dek izledi ve hepimizi tek tek kutladı. Bu Sayın Vali, sonradan öğrendiğime göre benim Erzurum-Tortum'daki ortaokul yıllarımdan sınıf arkadaşım Ali Toraman'ın oğlu imiş. Buna da çok memnun oldum, Ali Kardeşim iyi bir evlat yetiştirmiş.

Evet, Niksar işte böyle sardı beni, kolay kolay da bırakmayacak, daha çoook yazacağım, anlata anlata bitiremeyeceğim.

Külebi nasıl diyordu?

"Tokat'la Niksar arasında /Bir küçük ev görünür uzaktan/Kütükten duvarlı, önünden çeşme akar/Yeşermiş gibi topraktar

Yağmur yağar camlarına dökülür/Benim yüzümdür çizilen camlarda/Yalnızlığın sesidir, rüzgâr değil/Gürgen ağaçlarında.

Allı güllü çiçekler/Elimle dikilmiş bahçesine /Yürüyüp gitsem hepsi koşar ardımdan/Çocuklar gibi delicesine.

Gel dere ak derim gürül gürül/Dağdan aşağı akar gider/Hayal kurmak istese canım/Bulutlara bir bağırmak yeter.

Bir uçurtma gelir uzaktan/Vurulmuş, ince, tozlu/Gülüşler, haberler, hasretler/Gözyaşları içinde gizli.

Siz baksanız göremezsiniz/Benim yurdumdur orası!/Ardıç, gürgenler, tozlu yollar/Tokat'la gürgenler, tozlu yollar/Tokat'la Niksar arasında"

Tozlu yollar yok artık, ancak Niksar Külebi'nin özlediği kadar var.

Ve benim gördüğüm Niksar… Ilıman iklimi gibi cana can katıyordu insanları. Tarih özel bir sergi açmıştı toprağında.

Şiir şöleninde horyatlar okudum, beğenildiler, dönünce bir tane de Niksar'a yazdım:

Canikli mi?

Bulutu Canikli mi?

Niksar'a yeşil yağmış

Havası can iklimi

Niksar bana yerdeşim Yahya Akengin'in şiirsel sesini, o özel ve olağanüstü güzel anılarını biriktiği hazine olan güçlü belleğini, ince nüktelerini de hep hatırlatacak. O'nun dizeleri ile şimdilik ara verelim Niksar izlenimlerimize:

"Dağın ardında bir nehir akar/Sesi gelmez ama ben duyarım/Söyletir vadileri bir yıkık duvar/Düşmüş de kucağından zamanın/Ağlayan bir yetimdir hatıralar"

Yazarın Diğer Yazıları