Nihayet teröre doğru teşhis!

"Avrupa'nın kalbi" olan Brüksel'de bombalar patlatılınca, Batılı ülkelerin medyasında terör eylemlerinden İslâm dünyası ve Türkiye sorumlu tutulmuştu.

Türkiye'yi IŞİD'i desteklemekle de suçluyorlardı.

Emekli Tümamiral Soner Polat, "Bomba ile Brüksel'de büyük strateji" başlıklı yazısında, olayı "Küresel çeteler, dünya çapında Müslümanları hedef alan kirli bir savaş tezgâhlıyor gibi görünüyor. Bu savaş için Batı kamuoyu bombalarla hazırlanıyor. Patlayan volkanın lavları hem Müslümanları hem de İslâm ülkelerini yakarak sürükleyebilir... Sorun, teröre karşı bir kişinin ya da iki milyonun yürümesi değil, sorunun doğasının iyi kavranması!" şeklinde yorumlamıştı.

***

Peki Türkiye neden yıllardır terör sorunuyla boğuşuyor? Terör örgütlerini devletlerin kullandığını artık bilmeyen kaldı mı? Terör örgütlerinin toplumsal zemin bulabilmesi, ölüme göndereceği insan kaynağına ulaşmakta hiç zorlanmaması, ulusal düzeyde çözülebilecek bir konudur. Fakat Türkiye'ye yönelik terörün uluslararası destekçileri, Afganistan, Irak, Libya ve Suriye gibi ülkeleri parça parça etmedi mi? Bu ülkelerde kan gövdeyi götürmüyor mu? Ve bütün bunlar, Büyük Orta Doğu Projesi uygulamalarından sadece birkaçı değil mi?

Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin, Ankara-Kızılay'daki patlamadan sonra "Bu terör eylemleri hem PKK'nın hem de ABD, AB, İsrail vb. ülkelerin amaçlarına hizmet etmektedir. Burada PKK/PYD kullanılan ve bu maksatla kendisine özerklik/Kürt devleti vaat edilen terör örgütüdür. Bu patlamaların arkasında yabancı istihbarat servisleri vardır" diye yazmıştı.

Pekin, "Türkiye'nin Orta Doğu ve Suriye politikalarında kendi çizdikleri stratejinin veya BOP'ta kendisine verilen rolün dışına çıkmasının önlenmesidir amaçları... İkili anlaşmalar ve NATO vasıtasıyla Türkiye'nin boynuna geçirilen tasmadan kurtulmasının önlenmesidir maksat. Türkiye bu tasma ile yönlendirilmekte, uygun davrandığında bir iki yemle ödüllendirilmekte, direndiği zaman da ekonomi ve terör dahil her türlü tehdit kullanılarak kendisine yaptırılmak istenen, zorla yaptırılmaktadır." diyordu.

***

Oysa Türkiye'de önce terörle mücadele edenler ve her konuda millî direnç gösterenler, AKP iktidarı tarafından "terörist" ilân edilmiş ve Silivri'ye doldurulmuştu!

Terör örgütlerini organize edenler bayram ediyordu. Zaten, PKK da bu ortamda Güneydoğu'da kurtarılmış bölgeler oluşturmak için hendek kazacak kadar imkân bulmuş, PYD çetesinin lideri Türkiye'de ağırlanmıştı!

Şimdi ise Tayyip Erdoğan, "Türkiye olarak uzun süredir Batılı ülkelere terör örgütleri arasında ayrım yapmamaları çağrısında bulunuyoruz. Buna karşılık ABD başta olmak üzere bahaneler ileri sürüp gözleri boyayıp masumları katleden örgütlere aleni destek veriyorlar." diyerek terörün kaynağının ne olduğunu dünyaya ilân etti.

Erdoğan, "İkili görüşmelerde de söylüyoruz. Siz terör örgütlerine silah yardımı yapıp daha sonra 'silah değil mühimmat gönderiyoruz' derseniz kusura bakmayın bunu yutmayız. NATO'daki ortağınız yoksa bu bölücü terör örgütleri mi? Bunu kabul etmemiz yutmamız mümkün değil. Biz NATO ittifakı içinde berabersek o zaman bizim yanımızda yer alacaksınız. Ne NATO'nun ne de müttefik ülkelerin en ufak bir desteğini görüyoruz. Üstelik yalan üzerine yalan. Ne diyorlar, 'Türkiye DEAŞ'a destek veriyor.' El insaf. DEAŞ'a en çok zayiatı veren biziz" diyerek, terörün arkasında NATO ve müttefik ülkelerin bulunduğunu alenen açıkladı.

***

Bu tavır, sadece Tayyip Erdoğan tarafından değil, iktidarıyla, muhalefetiyle, bütün Türkiye tarafından gösterilir ve dünya kamuoyuna hâkim kılınırsa sonuç alınabilir. Tabii küresel teröre karşı böyle bir seferberlik, Erdoğan, rejim değişikliğinden vazgeçerse sağlanabilir.

Yazarın Diğer Yazıları