Ne mutlu Türkem!
“’Ne mutlu Türkem demeyi öğretti.”
Bu söz Tenzile Rüstemhanlı’ya ait.
Önceki gün İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda bir anma toplantısı vardı. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan’ı ikinci ölüm yıldönümünde yâd etmek için uzak ve yakın diyarlardan çok insan bir araya gelmişti.
Yukarıdaki sözü, Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı, Turan Yazgan için söylemişti.
Tenzile Hanım’la Azerbaycan’ın başşehri Bakü’de karşılaşmıştım. Rahmetli Kemal Çapraz, yazar Hüseyin Adıgüzel’le birlikte Türk Kadınlar Birliği Merkezi’ne gitmiştik. Kemal önceden tanışıyordu. Uzun uzun konuşmuştuk.
Azerbaycan’ın eski İstanbul Başkonsolosu Abbas Abdullah Hacaloğlu da gelmişti. Duygulu bir konuşma yaptı ve “Bize Azerî değil Türk denir.” dedi. Örnek de verdi: “20’den fazla Arap ülkesi var ve Cezayir milleti, Irak milleti denmiyor, Arap milleti deniyor.”
Salonda büyük alkış...
Gagavuzeli’nin ilk Cumhurbaşkanı Stepan Topal, Turan Yazgan’nın ülkesine desteklerinden bahsetti.
Toplantıda Nazif Okumuş’la karşılaştık önce. Sonra Muhsin Kadıoğlu’yla, Hüdavendigar Onur’la, Yusuf Gedikli’yle Orhan Gedikli’yle, Nevzat Biçer’le görüştük. Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı Erdoğan Aslıyüce başında kalpağıyla hemen fark ediliyordu. Bir diğer kalpaklı millî toplantıların değişmez ismi “Kuvâ-yı Milliyeci” Fatma Ragıbe Kanıkuru idi.
Küçük kızımla birlikte gitmiştik. Bir toplantıya daha geçecektik; fazla kalamadık. Girişte Saadet Pınar Hanım karşılıyordu, çıkışta yine o uğurladı.
Fakültenin avlusu dışında Mustafa Salmanlı’yı gördük. Mustafa çocukluk arkadaşım. Toplantıya gelmişti ve o da bizim gibi değer toplantıya yetişmek için erken çıkmıştı. Bize bir arkadaşı daha katıldı. Hep beraber Yerköy-Şefaatli İlçeleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin “arabaşı günü” ne geçtik.
Yazmıştım: Yozgatlılar deyince “arabaşı” (=arabacı aşı) akla gelir. Bu tür yemek bir toplanma vesilesidir. Dernek Başkanı Şerafettin Duman çok maharetli... Kendisi de yemek sektöründe olduğu için işi biliyor. Arabaşının kıvamını tutturmuştu.
Birçok arkadaşla karşılaştım. Alparslan Alparslan da gelmişti. Sabri Şahin, herkese tekrar duyurdu: “Alparslan Alparslan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başdanışmanı oldu. Kendisini tebrik ediyoruz.” Sabri ve Alparslan birlikte yetiştiler. Bizden birkaç dönem sonra... Alparslan, 12 Eylül Darbesi öncesinde, lisedeyken Yerköy’de Ülkü Ocakları’nda, sonra İstanbul Ülkü Ocakları’nda ön saflarda faaliyet gösterdi. Her imtihana girdiğinde kazandı ve birkaç fakülte değiştirdi. 12 Eylül öyle bir “darbe” vurdu ki yurt dışına çıkmak zorunda kaldı; tam 25 yıl! Alparslan çok kararlı; Genel Merkez’de faydalı olacağına inancı tam. “Dargınlık başka, küslük başka. Darılabiliriz ama küsmek asla.” diyor.
Bu sözü, bazı arkadaşların Genel Merkez üzerindeki tereddüdlerinden dolayı söyledi. Ben tartışmalara girmedim. Alparslan, zeki, sözünü bilen, insana hemen ısınan teşkilâtçı bir kişilik. Kendileri açısından Devlet Bey’in seçimi isabetli.