Ne değişir sizce?
Bir tarafta Ak Parti’nin (Recep T. Erdoğan’ın) % 45 oyu var; bir tarafta hırsızlık, rüşvet, nüfuz ticareti... Muhalefet, “Mademki bu seçimi aklanmak için bir referandum görüyorsun, % 51 oyu al da gel.” demişti. AKP % 45’te kaldı. Seçimi referandum olarak görürsek aklanma yok! Ama yolsuzluk iddiaları ve bilumum benzer melânetlere rağmen ve üstelik suç işledikleri düşünülenler suç isnatlarını çürütemedikleri, hiçbir sebebe ve bahaneye bağlayamadıkları hâlde, yine önde gidiyorlarsa... Ve insanlar, “Yolsuzluk etsinler ama çalışsınlar.”, “Varsın yolsuzluk etsinler... Onlar benim dinimden... Aldıklarını hayır için kullanacaklar... Alınları secdeye geliyor ya...” diyerek yine oylarını verdilerse... Bu insanlar nasıl “Müslüman’ım” diye dolaşacaklar merak ediyorum. Kur’ân âyetlerini, hadisleri burada hatırlatmayayım. Hepsini biliyorsunuz. Sadece yolsuzluk meselesi değil; daha önemlisi milletin/ümmetin birbirine yabancılaştırılması... Hangi âyette “milleti/ümmeti yabancılaştırın!” yazılı?!
“Balkon konuşması” deyince, her şey farklılaşıyor. Sanılıyor ki, “Balkon” aklanma kürsüsü... Genel seçimlerde de partisin balkonuna çıkıp konuşmuş, birçok kişi beğenmişti. Ne konuşursa konuşsun, yaptıklarına bakarım.
Bu balkon konuşmasını dinlemedim. Gerek de görmedim. Sonra göz attım ve fotoğraflara baktım.
Tapelerde ismi en çok geçen aile fertleri balkondaydı. Küçük oğlunu özellikle getirdiği belliydi. “İşte aklandık... Önceki mahallî seçimlerde % 38’di oyumuz, şimdi ise % 45. Milletimiz (Hâlbuki burada “halkımız” demesi gerekir. Sosyolojik tarif böyle.) bizi temize çıkardı.” demeye getiriyor. Hukuk karşısına halk çıkarılabilir mi?!
Bir arkadaş “Kurbanlık koyun kasabın bıçağını yalarmış.” sözünü hatırlattı. Allah esirgesin!
Seçimden önce, bir yazımı tenkit eden Saliha Hanım, çok emin: “Seçimde AK Parti çıkacak... Sonra halka bidon kafalı diyecek misiniz?” demişti.
Türkiye’de demokrasi varsa muhalif partiler de vardır. Muhalifler yeteri kadar halkı aydınlatamadılar ve hırsızlık, bölücülük edenlere gerçekleri anlatamadılar, derim.
Ortalık süt liman olmayacak.
Oy verenler kimler? “Kemiyet” (nicelik) ve “keyfiyet” (nitelik) meselesini daha önce bu köşeye taşımıştım. “Kemiyet” ve “keyfiyet” üzerinde düşünmek için hatırlatıyorum. Daha fazla söylersem alınanlar olur!
Bu kadar tartışılan meselelerin cevaplarını vermeyen/veremeyen bir iktidar mensuplarıyla karşı karşıyayız ve halkın % 45’i bunları destekliyor.
Çok düşünmeliyiz çoook!.. Neden?
Devlet Bahçeli’nin, seçimden sonraki ilk konuşmasında söyledikleri “Neden?” sorusunun cevabının, en azından, bir kısmı olabilir mi? Bahçeli, “AKP, devletin her türlü imkânının pervasızca kullanmıştır.” diyor ve devam ediyor:
“30 Mart seçimleri öncesinde baskı, karalama, dayatma ve şantaj ivme kazanmıştır. AKP zihniyeti toplumsal ve siyasal yapıyı germiş ve millet iradesini çarpıtmıştır. Bu seçimlere tarihin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu damga vurmuştur. Türk milleti rüşvet alışverişi yapan failleri net olarak görmüştür. Başbakan ve partisi hangi sonucu alırsa alsın hukuksuzluklar aklanmamıştır.”
Evet, hukuksuzluklar ne olacak?