NATO'ya ne oluyor

NATO'nun bünyesinde ilk kez bu kadar büyük bir skandal yaşandı. Norveç'te bulunan NATO Müşterek Harp Merkezi'nde

icra edilen tatbikatının son safhasında Türkiye ve Türk düşmanlığı sergilenmek istendi.

Tatbikatın "Karşıt Kuvvet" ülke liderleri fotoğrafları arasında, Ulu Önder Atatürk'ün ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fotoğraflarıyla isimleri kullanıldı.

Bu kepazelik üzerine tatbikata katılan 40 askerimizi çektik ve NATO nezdinde olayı protesto ettik.

Bu, NATO'nun bize karşı takındığı ilk tavır değil. Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ve sonrasında üyeler, ABD'nin silah ambargosu uygulamasına katılarak garantör ülke olmamıza rağmen Ada'daki Türkler'in tarafımızdan korunmasını engellemeye çalıştılar.

O tarihten bu yana NATO içerisindeki varlığımızdan rahatsızlık duyuyorlar...

* * *

Birkaç ülke tarafından 1949 yılında dayanışma amaçlı kurulan örgüt ABD'nin de katılımıyla Kuzey Atlantik Paktı yani NATO adını aldı. Türkiye bu örgüte 1952 yılında katıldı. İki yıl sonra da Yunanistan NATO üyesi oldu. Gerek Fransa, gerek Yunanistan örgütün askeri kanadından çıkmaya kalktılar; Türkiye dostluğunu gösterdi ve örgütün zayıflamasına neden olacak bu girişimleri dostluk çerçevesinde kalan görüşmelerle engelledi...

Buna rağmen Fransa da, Yunanistan da maalesef zaman zaman bize düşmanlık besleyen girişimlerde bulundular...

* * *

Norveç'te yaşanan Türkiye karşıtı son olay da aleniyete dökülen düşmanlık işaretleri taşıyor. Ne Norveç yetkilileri, ne de NATO Genel Sekreteryası bu işaretlerin farkına vardı. Tepki koymasaydık bize düşmanlıklar neredeyse alkış alacaktı...

* * *

Bu tezgâhı kimin kurduğu önemli değil; kuranlar belirlendi ve haklarında gereken de yapıldı. Önemli olan hem Norveç'in, hem diğer NATO üyesi ülkelerin ve dahi NATO Genel Sekreteri'nin tezgâha karşı çıkmamaları, düşmanlığı görmezden gelmeleri...

Rusya'dan füze savunma sistemi almak istememiz NATO içerisinde yaşanan bize dönük düşmanlığı körüklemiş olabilir mi sorusunun cevabı, bence olabilir!

* * *

Birçok dış politika konusu gibi NATO'nun son olayla su yüzüne çıkan tavrını da masaya yatırmalıyız...

Öyle gelen böyle gidiyor

Torba yasa çıkarmak modası iktidarın vazgeçilmezi oldu. Birçok konuyu torbaya atıyor, orada çalkaladıktan sonra uygulamaya koyuyorlar. Yasa yapmakla yükümlü yasama gücü de göstermelik kalıyor; sorarsanız var mı var...

KHK ve Torba Yasa uygulaması parlamenter demokrasiyi devreden çıkaran yapılanmalardır; demokrasideki yerleri ne kadardır, o da tartışılır...

Birçok yasanın, ya da yasa değişikliğinin torbadan çıkmasına CHP Milletvekili Hayati Tekin'den itiraz geldi.

Tekin "Torba yasayla amaç torbaya para toplamak, merak ediyorum siz parayı ne yapacaksınız" diye sorduktan sonra şunları söyledi:

-Haydi eskiden kamu ihalesi yapıyordunuz şimdi yandaşlara, yağlı ihalelerle şehir hastaneleri veriyorsunuz. Para lâzım değil yap-işlet-devret. Hava alanı yapıyorsunuz yap-işlet-devret. Yol ve köprü yapıyorsunuz yap-işlet-devret. Müteahhit de Deli Dumrul gibi geçenden 80 akçe alıyor. Siz de geçmeyen vatandaşın vergilerinden müteahhite 100 akçe ödetiyorsunuz. Deli Dumrul'a da haksızlık etmeyelim. O zenginden alıp fakire verirdi, siz; fakirden alıp zengine veriyorsunuz...

Tekin konuşmasının sonunu da şöyle bağladı:

-İktidarınızda yüzüğüyle gelen yüküyle gidiyor...

DUYURU

İki ayda bir yayınlanan Koza Düşünce adındaki derginin son sayısı Çukurova konulu. Derginin 21. sayısı çıktı. Koza Düşünce'nin "üç T" özelliği var: Tefekkür, tahlil ve teşebbüs... Derginin mayasını bu üç T oluşturuyor. İyi bir edebiyat ve sanat dergisi de diyebiliriz. Sahibi Zahid Erdoğan, Genel Yayın Yönetmeni Semih Samyürek ve birbirinden değerli onlarca isim. Dergiye kozadusunce.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları