“Nasıl oldu da buraya gelindi?”
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Vefa İlim ve Kültür Derneği’nin, Topkapı 1453 Sosyal Tesisleri’ndeki toplantısında, “Bu millet, İlim Yayma Cemiyeti etrafında başlatmış olduğu, kendi köklerine dönmesinin ilim ve dinî tedrisat alanındaki mücadelesini çok kuvvetli bir şekilde vermiş ve bunda büyük bir başarı sağlanmıştır. Emeği geçen herkesi hayırla yad ediyoruz. Nasıl oldu da bir avuç insandan buraya gelindi? Bunun birçok sebebi var” dedi.
***
İlim Yayma Cemiyeti’nin Türk siyasi hayatına yön verdiği doğrudur ama milletin bu dernek etrafında mücadele vermesi diye bir olgu söz konusu değildir. Çünkü milletin çoğunluğu, İlim Yayma Cemiyeti’nin adını bile duymamıştır. Millet, adını bile bilmediği bir derneğin etrafında nasıl bütünleşir de mücadele verir?
Peki nedir İlim Yayma Cemiyeti?
Sorunun cevabı, Kurtulmuş’un sözlerinde var aslında.
Hani Kurtulmuş, “Nasıl oldu da bir avuç insandan buraya gelindi?” diye soruyor ya... İşte o gelinen noktanın ne olduğuna bakarak, İlim Yayma Cemiyeti’nin bu noktaya gelinmesini hedef alan bir örgüt olduğunu söylemek mümkündür.
Gelinen yer o odur ki din istismarı yapılarak kitleler aldatıla aldatıla, eski MHP Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in ifadesiyle sonunda siyasi iktidar ve devlet, Türk Milleti’nin elinden alınmış, açlığa veya yokluğa mahkûm edilen Oğuz boylarının çocukları ekmek derdine düşmüşken, iktidarı ele geçirenler, Türkiye’yi etnik ve dinî temelde ayrıştıracak ve bölecek kadar ileri gitmişlerdir.
Peki “buraya” hangi yollardan gelmişlerdir. Bu konuda çok ciddi iddialar var. Tabii ki İlim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Derneği’nden ayrı tutulamaz. Çünkü o derneğin bir kolu gibi kurulmuştur. Komünizmle Mücadele Derneği ise ABD’nin, daha da özeli CIA’nın kurdurup desteklediği bir istihbarat yapılanmasıdır. Dernek, Diyanet İşleri Başkanlığı ve milliyetçi kurum ve kuruluşlar üzerinden burs vermek suretiyle insan devşirip yetiştirmiştir. Bugün Türkiye’nin kaderinde etkili olan birçok insan, bu derneğin tezgâhından geçmiş veya çeşmesinden su içmiştir!
***
Bu iddialar bana ait değildir. Bu sütunda hepsini anlatmak mümkün değil ama, İnternet’te “Diyanet İşleri Başkanlığında görevli Yaşar Tunagür’ün faaliyetleri konusunda kurulan Cumhuriyet Senatosu Araştırma Komisyonu’nun Üçüncü Raporu” başlıklı dosyayı ve devamı okunursa, Türkiye’nin bugün yaşadığı akıl tutulmasının sebebi çok net anlaşılır.
Raporda dönemin Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Elmalı’nın, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a yazdığı bir mektuba yer veriliyor. Elmalı, mektupta, İstanbul’da bir şahsın evinde bulunan mektup esas alınarak Tutak Müftüsü Abdurrahman Dürre’nin evinde arama yapıldığını, bulunan evraktan birinde, Şeyh Sait İsyanı ve Dersim harekâtı anlatılıp, Kürt gençliğine hitap edilerek Türklerden intikam alınması ve müstakil bir Kürdistan Devleti kurulması için savaşa hazırlanmaları istendiğini, bu yazının çoğaltılıp Kürt gençleri arasında dağıtıldığını, vesikanın sonunda Kürdistan haritasının bulunduğunu, buna göre, Sivas dahil Doğu illerinin Kürdistan Devletine dahil edildiğini, Irak’ta isyan halinde bulunan Molla Mustafa Barzani’nin övüldüğünü ve kendisinin mehdi olduğunun ifade edildiğini yazdıktan sonra, “Millî bütünlüğümüzü tehdit eden bu kabil davranışlarla ilgili tahkikatımız, Devlet Bakanı Refet Sezgin ile muavinim Yaşar Tunagür’ü her nedense rahatsız etmektedir. Bakan, tahkikat ile ilgili evrakı istemiş evrak verilmediği için Teftiş Kurulu Başkanına hakaret etmiştir” demektedir.
Yaşar Tunagür, İzmir Kestanepazarı’nda Fethullah Gülen ile birlikte bir vaiz iken Komünizmle Mücadele Dernekleri üzerinden Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’na kadar getirilmiş ve kadrolaşmaya girişmiş bir kişidir...