Musul var, FETÖ var

Musul'u IŞİD'den "kurtarmak" için harekât başlatıldı. Öncülük 10 bin km. öteden gelen ABD'de. ABD'nin en yakın müttefiki ise PKK!

ABD, PKK'ya neden özel bir önem veriyor? Elbette Türkiye için! Türkiye hiçbir zaman düze çıkmasın; hep karışsın!.. Zamanı gelince "Sevr" tekrar raftan indirilsin.

Uçuk yorum görmeyin... Hakikaten öyle... Planlar, Tarih boyu Orta Doğu coğrafyasındaki Türkler üzerine kuruludur.

Yanı başımızdaki hâdiselerden en çok Türkiye etkileniyor ama, 36 ülke askerî harekâta katıldığı hâlde, Türkiye harekâttan uzak tutulmak isteniyor.

Bir: Bağdat yönetimi Şiîlerin elinde... İki: Musul'da Şiî hemen hiç yok. Üç: Musul'da Araplardan sonra nüfus Türklerin...

Neresinden baksanız bakın Türkiye'nin Musul'da olması gerekiyor. Çünkü Bağdat, bu savaşı Şiî-Sünnî eksenine çekmek istiyor. Diğer taraftan Irak'ta mühim bir yekûn tutan Türklere desteğimiz şart. Nasıl ki, Şiî yönetim kurmuş diğer bir komşu ülke Irak'taki ve Suriye'deki Şiî yapılanmaya destek veriyorsa, Türkiye de, Şiî ve Sünnî ayırmadan ama kesinlikle "mazlum" duruma düşürülmüş, kendisine kayıtsız şartsız bağlılığın ötesinde muhtaç Türk unsurlarına destek vermek mecburiyetindedir.

R.T. Erdoğan'ın Musul üzerine söylediklerinin hepsi doğru ve hepimiz bu hâlde Saray'ın yanındayız. ("Hükûmet" demek fazla bir mana ifade etmiyor. Karar mercii Saray'dır. Bence Başbakanlık da Saray'a taşınmalı, hatta Cumhurbaşkanlığı makamının hemen yanında bir oda açılmalıdır. Git-gellerle hem trafik sıkıştırılmaz, hem zaman ve benzin israf edilmez!)

Dışarıda bunlar olurken içeride "huzur" şart; birileri fırsat yakalamamalı.

Büyük bir tehlike atlattık ve bu tehlike geçmedi. Zaman içinde, bilmiyorum ama, daha organize ortaya çıkabilirler.

Ne kadar çok "mağdur" varsa, tehlike de o kadar büyüktür. Çünkü, tetikte bekleyenler "mağduriyetler"i kullanacaklardır.

Kimse korkudan dönüp mazlumlara, mağdurlara bakamıyor. Yetki sahipleri, üzerlerine ,"FETÖ" pisliği bulaşmasından çekiniyorlar. Ne yazık ki, "Yukarısı" da demagojiyle "mağdurlar"ı yok sayıyor. 241 şehitten, binlerce yaralıdan bahsediyor ve onların yakınlarının mağduriyetini öne çıkarıyor. 15 Temmuz'un şehitleri da bizim, gazileri de... Unutmayın ki, bu ülkede yaşayan suçlu ve suçsuz herkes de bizim! Bir ülkede "hukuk" yoksa, muasır bir "devlet"ten bahsedemeyiz.

Asıl suçlular yanında, darbeden habersiz, iyi niyetinin kurbanı olmuş insanlar ve iftiraya uğramışlar hapishanelere dolduruldular, işten atıldılar, açlığa mahkûm edildiler. Çocukları analarından babalarından ayırdılar, kimi çocuklarıyla birlikte hapishanelere atıldılar. Hamileler dört duvar arasında cendereye sokuldular.

"Yukarı"nın mağdurlara kayıtsızlığını, kimi yöneticiler daha çok kişiyi işten atmak, tutuklamak için "işaret" sayıyor.

Stalin dönemi örneklerini aktaracaktım. Stalin dönemi ile bu dönemi elbette ucundan kıyısından kıyaslayamayız ama, benzer noktalar olmadığını da söyleyemeyiz. Benim gibi, Stalin dönemi hakkında, hem okuyup hem de eski komünist ülkelerde insanları dinlemiş olanlar, birçok benzer noktalar buluyorlar. Bir gazeteci iki dönemle ilgili çok çarpıcı örnekler verdi. Aktaracaktım ama yerim kalmadı.

Düşünmeliyiz... Asıl suçluları ayırmazsak, insanlarımızı FETÖ'ye iter miyiz, itmez miyiz?!

Yazarın Diğer Yazıları