'Müslümanlık taslayıcıları'
Necip Fazıl'ın, hatıralarını topladığı "Babıâli" kitabında bir tamlaması dikkatimi çekti. Diyor ki:
"'Bâbıâli'yi okuyan bazı Müslümanlık taslayıcıların ondan gocunduklarını haber aldım. Onlar, eserin, fikir ve sanat kıymetine dikkat ettikleri halde şahsıma ait günah dolu bir hayatın açığa vuruluşunda ayrıca günah bulunduğu kanaatinde imişler. Yazıklar olsun!"
Bu cümleler, "dedikodular" kulağına gelince verdiği cevabın girişi. (Bu "cevap" yazısı Necip Fazıl'ın âdeta manifestosu... Şu zamanda "İslâmcılık" üzerine pek çok soru birikti. Bu "manifesto"da belki bazı sorulara cevap bulabiliriz. )
Yukarıda takıldığım tamlama "Müslümanlık taslayıcılar"...
"Taslayanlar" demiyor, "taslayıcılar" diyor. "Taslayan" da "taslayıcı" da sıfat. Birincisi geçici sıfat, ikincisi kalıcı sıfat.
Taslamak mastarına gelen -an eki partisipdir (sıfat-fiil). -ıcı eki ise fiilden kalıcı isim yapan ektir.
Necip Fazıl, "taslayıcı" ile "taslayan"ı ayırarak mı, birinci kelimeyi kullandı? Bilemeyeceğim tabiî. Ama burada vurgu söz konusu. O an için Muslümanlık taslayanlardan değil, hep var olan taslayıcılardan bahsediyor.
"İslâm" tartışmaya açılır mı? Zamanımızda, gerek Türkiye'deki, gerekse dünyadaki hareketlenmeler "İslâm"ı tartışmaya açıyor. Hâliyle samimi Müslümanlar kahroluyorlar, "Neden böyleyiz?" sorusunu soruyorlar.
Bir "İslâmcı" iktidar var ve biz, "yolsuzluk-hırsızlık", "adaletsizlik", "adam kayırma" tartışmaları içinde boğuluyoruz.
Necip Fazıl bu sıra çok konuşuluyor. Kimileri hükûmet edenlere "vurmak" için, "İdeolocya Örgüsü" kitabından, "tartışmalı" sözleri kaynak gösteriyorlar. "Baskıcı rejimin teorisyeni Necip Fazıl" demek istiyorlar.
Yakın zamanda "Necip Fazıl Ödülleri" dağıtıldı. Bu ödülleri kimin hak ektiğini, kimin etmediğini tartışmaya açmam. Kime niçin bu ödüllerin verileceği bilinen bir şey. Onun için "Aaa!... Bakın şu ödül almış!" deme gereği duymuyorum.
Necip Fazıl Kısakürek, 12 Eylül öncesi, "Millî Görüşçüler"e mesafeliydi. MHP ile çok yakındı. Hatta burada bahsettik, Mayıs 1977'de, Türkeş'le karşılıklı beyanname yayınlamışlardı. Gazetemizde yazan Prof. Dr. Ahmet Sevgi, köşesinde bu protokol maddelerine temas etmiştir. ("Alparslan Türkeş ve Necip Fazıl'ın Türk milletine beyannâmeleri", Yeniçağ, 4 Mayıs 2013).
Necip Fazıl, 1975'te yazdığı "itiraz"ının sonunda şöyle der:
"Ben bu eseri, gerçek İslâm savunucularına karsı yöneltilecek küçük düşürme davranışları önünde en tesirli müdafaanın ne demek olduğunu göstermek ve İslâmın üstünlüğünü, ona zıt taklit maymunlarının otopsisini yaparak belirtmek için yazarken, lâfta Müslümanlardan gördüğüm asık suratı Allah'a havale ve bu havaleden korkulması gerektiğini ilân ederim. / İslâm uğrunda, İslâmın şevket ve muzafferiyeti uğrunda, metodların her neviyle, şiirleriyle, hikâyeleriyle, piyesleriyle, fikrî ve tarihî etüdleriyle, konferanslarıyle meydana atılmış bu çilekeş adam hakkında bu suçlama, onu derinden yaralamış, kalbini kırmış ve emeklerine küser hale getirmiştir."
"Bâbıâli" kitabında ne yazmış da "Müslümanlık satıcıları"nı kızdırmış? Eski suflî hayatından bahsetmesi, kumar oynaması falan herhâlde...