Muhalefet uyuma!
Eğer erkene alınmazsa sekiz ay sonra genel seçimler var. Seçimlerin en azından bir ay erkene alınması da gerekiyor. Recep T. Erdoğan+Hükûmet çıkar hesaplarını yaptıktan sonra kararını verecektir.
AKP’de, seçimlerin bütün yükü Recep T. Erdoğan’da olacak... 12 yıldır seçim propagandalarının tek aktörü o idi. Şimdi fiilî yarı başkanlık sistemine geçildiğine göre yine R. T. Erdoğan rolüne devam edecektir.
AKP kazanırsa R.T. Erdoğan kazanacaktır. Hükûmete: “Siz teknik işlere bakın, -elini göğsüne vurarak- seçim bende.” demiştir.
Göreceksiniz, AKP seçim propagandasının hazırlıklarını hemen hemen bitirmiştir. Eski reklamcısı “İşi bıraktım.” demişti. Bilmiyorum, ikna edilip sahaya döndürülmüş müdür? Yoksa bir başkası mı bulundu? Seçimin marşları, seçim klibi bile hazırlanmıştır... En azından senaryosu tespit edilmiştir.
Neden R.T. Erdoğan kazanmak zorunda?
Demokles’in kılıcı başında... 17/25 Aralık Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk dosyalarına, hiçbir “hukuk adamı” nın gösteremeyeceği “cesaretle” savcılar takipsizlik kararı verdiler ama, o dosyalar Ak Parti’nin tökezlemesiyle tekrar ortaya çıkacaktır. Onun için AKP kazanmak zorunadır. AKP kazanırsa R. T. Erdoğan “Oh!” çekecektir. Argo kullanmayı sevdikleri için kendilerinin dilinden söyleyeyim, “Bu sefer de yırttık!” diyecektir. Hatırlayın; telefon tapelerinde (paraların sıfırlanmak istendiği konuşma) bir iş adamı için oğluna, “Kucağımıza düşecek!” demişti. (Tam aklımda değil; yoksa o söz “Kucağımıza oturacak.” mı idi?!)
R. T. Erdoğan+Hükûmet, yatsın kalksın muhalefete dua etsin. Günlük bir iki tenkit ve itirazlarla siyasette denge kurduğunu sanan muhalefet onlar için sinek vızıltısı...
Dünyanın en geri ülkesinde bile görülmesi mümkün olmayan, “el birliğiyle” yolsuzluk dosyalarını kapatma ameliyesi yapılıyor, muhalefet bir iki sözle, adliye binalarının önüne kara çelenkler koymakla güya protesto ediyor.
Ortalık yıkılmalıydı ortalık!
“Teslim olmamış” üç-beş yazar kadar bile tesiri yok muhalefetin!
Şimdiye kadar kim ne götürmüş, hepsinin CD’si, kitapları, filmleri dizi dizi 77 milyonun eline ulaşması lâzımdı. Herkes hırsızlıkları konuşmalıydı. “Satkın” basın yayın organlarının sansürleri kırılmalıydı. Meydanlar her daim “Hırsızlar istifa!” diye inlemeliydi.
Evet, hiçbir hâdisenin içinde olmayacaksın, elbette parti mensuplarını tehlikeye atmayacaksın ama kanunlar sana protesto hakkı vermiş; dinamik kitlelerin var. Protesto hakkını da mı kullanmayacaksın! Hemen itiraz: “Provokatörler karışır!” Şuurlandırılmış bir kitle provokatörleri ayırmasını bilir.
Bundan sonra AKP’nin siyaseti, kendilerini kurtarma siyasetidir. Muhâkeme edilmekten nasıl kurtulacakları hesabı üzerine kurulmuş bir siyasettir. Onlardan memleket hayrına bir siyaset asla beklemeyin.
Oportünist davranacaklardır. O an kendilerine puan kazandıracak bir davranış içine gireceklerdir.
Dün söylediklerini bugün hiç söylememiş gibi zıt bir tavır sergileyeceklerdir.
Seçimler yaklaşıyor... Hangi hissiyata hitap edeceklerinin hesabını yapıyorlar ve başarıyorlar. Son argümanları: “Öcalan güvenilmez!” Üç gün sonra “Güvenilir.” diyebilirler.
Muhalefet uyuma! Millete sahip çık!