Müftülere verilen "hoca efendilerle görüşün" talimatı!
Tayyip Erdoğan'ın, ertesi gün düzeltmek zorunda kaldığı "İslam güncellenmelidir" sözleri, daha ziyade sol kültüre sahip çevrelerde olumlu karşılandı. Öyle ki "dinde reform yapılacak" diye sevinenler bile oldu. Erdoğan, dinde reformu kastetmediğini söyledi ama hâlâ ısrar edenler var! Diyanet İşleri Başkanı ise kastedilenin fıkıh olduğunu belirtti!
Erdoğan sonradan da "Birileri bizi ısrarla FETÖ ve DEAŞ'ın, Boko Haram'ın temsil ettiği sapık din anlayışlarına mahkûm etmeye çalışıyor. Bu iki örgüt Müslümanların arasına sokulmuş, içine de fitne gizlenmiş Truva atıdır. Modern Hasan Sabbah'ların sapık ve sapkın din anlayışlarıyla evlatlarımızı efsunlamasına, neo Haşhaşilere çevirmesine izin vermemeliyiz." dedi.
Erdoğan "Birileri bizi kendi dinimizin kavramlarıyla, kendi dinimize mensup gözüken kadrolarla vurmaya çalışıyor. 'Yanlışın en tehlikelisi doğruya en yakın olandır' derler. Fark edilmesi en zor düşman bizim gibi giyinen, konuşan, görünendir." diye konuştu.
***
Bunlar doğru tespitler ama esas olan sözler değil, uygulamalardır. Fetullah Gülen'e "Ne istediniz de vermedik" diyen de Erdoğan değil miydi? İçişleri Bakanı Efkan Alâ, "Ben göreve geldiğimde 81 ilin 74'ünün emniyet müdürü FETÖ'cüydü" dememiş miydi?
Abdülkadir Selvi, Zaman gazetesinin "Cemaati bitirme kararı 2004 MGK'sında alındı" haberi üzerine 2 Aralık 2013 tarihinde şöyle yazmamış mıydı:
"Madem 2004'ten beri bu hükümet sizi bitirmek istiyordu; 2004'ten önce kaç valiniz vardı, 2004'ten bu yana kaç valiniz oldu?
2004'ten önce kaç milletvekiliniz vardı, 2004'ten bu yana kaç milletvekiliniz oldu?
2004'ten önce kaç bakanınız vardı, 2004'ten sonra kaç bakanınız oldu?
2004'ten önce kaç üniversiteniz vardı, 2004'ten sonra kaç üniversiteniz oldu?
2004'ten önce ticaret hacminiz neydi, 2004'ten sonra ticaret hacminiz ne oldu?
2004'ten önce ülkesini terk etmek zorunda kalan ve vatan hasretinden Türkiye'den getirilen toprakları koklarken gözyaşları döken muhterem Hocaefendi'yi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın ülkeye davet ettiği bir Türkiye size yetmiyor mu?"
***
Bunları neden hatırlattım? Tayyip Erdoğan, Ankara'ya gelen 81 ilin müftüsüne hitaben, "Haymana'da yaptığınız il müftüleri istişare toplantılarından birini de Güneydoğu'da yapabilirsiniz, Doğu Anadolu'da yapabilirsiniz. Oradaki hoca efendilerle de bir araya gelmek suretiyle, onlarla da yapılacak bu çalışmanın bir sonucunu ifade etmenin çok faydalı olacağına inanıyorum." dedi de ondan...
Bu ifadedeki "hocaefendiler" kimdir? "Mele" diye tabir edilen mollalar mı? Melelerin bir kısmı 2011 seçimlerinden önce sınavla, imam veya kuran kursu hocası kadrosuna alınmıştı. Peki İlahiyat Fakültesi mezunu müftüler, sınava soktukları bu mollalardan ne öğrenecek?
Yoksa hile yasası da geçtiğine göre çok yakında seçim mi var?
***
Bir başka örnek daha vereyim... Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Bitlis'te düzenlenen toplantıda "Üniversitede bir akademisyen ve mecliste bir vekil sakal bırakabiliyorsa, kamudaki adam da sakal bırakabilsin, kravat takma mecburiyetinde kalmasın. Bitlis'ten bu vesileyle hükümete çağrıda bulunuyorum. İki yakamızı bir araya getirmek için illa kravat takmak zorunda bırakmayın. Temel hak ve özgürlükler noktasında bu yönetmelik yeniden ele alınsın. 82 model Kenan Evren yönetmeliği ile idare edilmemiz yakışık almaz." dedi!
Kısacası, Türkiye bir taraftan dönüştürülüyor, diğer taraftan da sanki Erdoğan'ın "sapkın" dediği din anlayışları terk ediliyormuş gibi bir hava estiriliyor.
Müftüler ve diğer memurlar da bu politikalara alet edilmek isteniyor!