MİT, hep Erdoğan'da idi

Devlet Bahçeli'nin esip gürlemeleri bu defa Başbakan'dan döndü. Yıldırım; "Erbil'deki referandum savaş sebebi olmaz" diyerek MHP Genel Başkanı'nın çağrısına çomak soktu. Bu iş "aşık atışması" gibi sürüp gidecektir. Çünkü birinin taban diğerinin yetki kayıpları devam etmekte. Yıldırım şaşkın Bahçeli kırgın. Bu yüzden "16 Nisan Mutabakatı" çatırdıyor. Hoş yetkileri birer birer elinden alınan Başbakan muhalefetin değerlendirmesiyle çoktan Boşbakana dönüştü. Burada esas güç durumda olan MHP Genel Başkanı. Ayağının altından devamlı bir şeyler kayıyor. Seçime kadar böyle idare edecek. Barajı aşamayacağı kesinleştiğine göre, geriye tek şans olarak Cumhurbaşkanının sahiplenmesi kalıyor. Yani "Erdoğan'ın vefa duygusu". Bu arada kıyamet kopuyor. Sebep MİT'in KHK ile Külliye'ye bağlanması. Burada kesinlikle yanlışlık var. Hakan Fidan'ın Müsteşarlığa atandığı günden buyana "Teşkilatı Mahsusa" R. Tayyip Erdoğan'ın denetim ve yönetiminde. Fidan'a "Benim kara kutum" dediğini ne çabuk unuttuk. "Siyasete atılma kararı aldı", hatta Ak Parti'den milletvekilliği adaylığı için dilekçe verdi. Peki kim önledi! "MİT, milletvekilliğinden çok daha önemlidir" diyen de kimdi? Herkes şunu iyi anlamalı; "Bu ikili ancak birlikte gider". Peki bu ne zaman gerçekleşir? 2019 sonu size kesin tarihi verebilirim. O güne kadar da Başbakan'ın durumu "kırmızı balık"a dönüşür. Hani şu miniklerin oyuna dahil edilmesine verilen kurmaca gibi. "Alan razı, satan razı". Arada MHP Genel Başkanı'na "parmak sallayıp" egosunu tatmin eder. Bir yerde Devlet Bahçeli ve şürekâsının geldiği konumun herkesten daha kötü olduğu kesin.

***

Papirüs Bar solcuları

Peşinen söyleyeyim şimdi yazacaklarım kimi CHP'lileri bağlamıyor. Adalet Yürüyüşü'ne lafım yok. İstenilen amaca ulaşıldığı kesin. Yıllardır ilk kez CHP'nin "Ülke yönetimine talibim" dediğine tanık olundu. Bana göre bu iş Maltepe'de noktalanmalıydı. Şimdi Adalet Şurası ile oyalanılmaya başlandı. Hatta dünkü 57. Alay Yürüyüşü'nü görünce Şura'nın fos çıktığını söyleyebilirim. İşin espri yanı "Atlet polemiği"nin yerini alacak bir cazibe merkezi bulunamadı. Ancak Kılıçdaroğlu'nun valizinin incelenmesi istenen patlamayı yaratabilir. Bu da biraz zor. Geriye tek formül kalıyor. Bunlardan birini valizinden yürütüp "işte onun kreasyonu"yu patlatmak.

Yıllar yılı CHP'nin iktidar olamamasının gerekçesini hep aynı şeye bağlamışımdır; "Papirüs solculuğu". Beyoğlu'nun bu ünlü barı şöhretini solun her türlüsünü toplayarak yakalamıştı. "Boğaz Köprüsü'ne hayır" sloganı bile Papirüs'de ortaya çıktı. Burada toplanan "eski tüfekler" ellerinde kadehlerle her gün vatanı kurtarırlardı. İktidara giden yolun vatandaşın ayağına gitmekten geçtiğini bir türlü anlamadılar. Ya da işlerine gelmedi. Belki de yorulmayı gözleri yemedi. Daha argo tabirle "sıkmadı". Bar taburelerini tercih edenlerin fazlalığı, CHP'yi olduğu yerde bıraktı. Kimse kusura bakmasın ama, "Adalet Şurası", Papirüs'ün genişletilmiş versiyonudur. "Şikayet kutuları", "Ayşe CHP'yi seviyor" yazılan panolar ütopyadır. Hele kurulan iki kişilik çadırlar, sadece gençlerin işine yarar. Bu parti eğer gerçekten iktidar olmak istiyorsa çayır-çimende yatmak yerine kapı kapı dolaşmak zorunda. Öncelikleri de tek bir milletvekili çıkaramadıkları 34 il olmalı!

***

Osman Pamukoğlu gerçeği

Yeni oluşum, iyice şekillenirken bazı isimlerin önem kazandığını fark ediyorum. "O da olsun, bu da olsun" diyenler arasında bir isim uzak ara; Osman Pamukoğlu. Onu dile getirenlerin fazlalığına şaşırdım. Mantık süzgecinden geçirince hak verdim. Emekli Paşa bir dönem gerçekten efsane idi. Bölücülerle mücadelesi hâlâ hafızalarda. Siyasete de bulaştı. Kendi başına bir şeyler yaptı. İmkansızlıklara, ekonomik zorluklar eklenince çıtayı aşamadı. Ancak, pek çok insanın gerçek kahramanı olmayı sürdürüyor. Benim ona katkım sadece Meral Akşener ve arkadaşlarına Osman Pamukoğlu'nu önermektir. Teklif yapmak oluşumun elinde. Kabulü halinde hem adam, hem prestij kazanırlar.

***

aHaber'deki "Başbakan Adnan Menderes" belgeselini beğendim. Merhumu daha çocukluk yıllarımda tanımam ona sempatimi artırmıştı. Eminönü-Unkapanı yol yapımında seyyar satıcıdan nohutlu pilav yerken görmüş ve sevmiştim. Bu konuda yazdıklarımı mutlaka hatırlayanlarınız vardır. 17 Eylül 1961 günü idam edildiğinde günlerce ağladığımı itiraf etmeliyim. Düşünün İsmet Paşacı bir ailenin çocuğuydum. Menderes'e rahmet dileklerimi tekrarlıyorum.

...

ÖZÜR: Yıldız Tezcan'ın THM'deki başarısı ve ameliyatından söz ederken hata yapmışım. Mustafa Holoğlu kardeşimin uyarısıyla Yıldız yerine Müşerref'i yazdığımı anladım. Yıldız Tezcan'dan özür diliyor, acil şifalar dileklerimi tekrarlıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları