Millî Savaş Sanayiî
Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu kez NTV'deydi. "Terör ve Toplum Psikolojisi" Hocanın uzmanlık alanı. Ancak ordu kökenli olduğundan askeri konularda da bilgi sahibi. Bu alanda söyledikleri arasında iki önemli tespit yakaladım. Biri "NATO üyesiyiz ama hep bu kuruluştan kazık yiyoruz" idi. Diğeriyse Kıbrıs Barış Harekatı'yla başlayan silah ambargolarıydı. ASELSAN'ın bu yüzden hayata geçirildiğini anlattı. Bugün uçaktan harp gemisine kadar tüm savaş gereçlerini kendi imkânlarımızla yapar hale geldik. Doğrusu da buydu. Devam.
Yeri geldi bir anımı aktaracağım. Tuzla'da yedek subay öğrenciydim. Özel merakım yüzünden her türlü silah atışlarına katıldım. Bunlardan biri Cobra idi. ABD yapımı bu tanksavar silah bir kilometre öteden hedefini buluyordu. Tıpkı günümüzün oyun konsollarını andıran düzeneği mevcuttu. Vites kolu gibi mekanizmayla sağa sola yönlendiriyordunuz. Atış alanındaki hedef olan hurda tankı rahat vurduğumu söyleyeyim. Garip olan üstündeki yazıydı; "Dikkat. İçini açmak kesinlikle yasaktır". Tabiî İngilizce olarak. İki öğrenci arkadaş -biri İlahiyat Fakültesi mezunu- bu uyarıya aldırmadılar. Kısa bir çalışmayla "aynını yaptılar". MKE'ye sundular. Millîleştirdikleri Cobra'larla Pakistan ordusunun Hindistan tanklarını nasıl durdurduklarını bire bir yaşadık. Bu bizim için milattı. Arkası geldi. Tıpkı İHA'lar -İnsansız Hava Araçları- gibi. Artık uyandık. MKE yapımı otomatik silah MPT-76 son örnek.
***
Çoktan ölmüştüm
Gündemimizin büyük bölümü terör ve savaş tartışmalarıyla geçiyor. Bu durumdan "panik atak" yaşadığım anlar oluyor. Arada "bilgi yarışmaları" ve ille de "Türk müziği yayınları"na takılıyorum. Aslında "kaçıyorum" demek doğru. "Kim Milyoner Olmak İster" bunlardan. Bilgi dağarcığımı sınıyorum. Arada yepyeni şeyler duyduğumu da itiraf etmeliyim. Örneğin bir soru ilgimi çekti. Avustralya'nın Queensland Üniversitesi'nin araştırmasıydı. "Günde 1 saat TV izlemek ömrümüzden kaç dakika götürüyor." Bu araştırmadan bir soruydu. Şıklar; 22, 33, 44 ve 55'ti. Yarışmacı genç, çift cevap hakkını kullandı. 33 ile 44'ü işaretledi kaybetti. Doğru olan 22 dakikaydı. Sonuçta 60 bin lira ararken 15 binde kaldı. Oysa ben, 22 dakikayı yani doğruyu seçmiştim. Tercihimin sebebi basitti; "Kendi geçmişim". Televizyon eleştirmenliğine başladığım günden bu yana 45 yılı geride bıraktım. Genç arkadaşın söylediklerinden biri gerçek olsa çoktan ölmüştüm. Her saate ömrümden ne kadar çalındığı belli. Günde en az 4-5 saati geçen izlemelerim meydanda. Demek ki, futbol tabiriyle "inkıtaları oynuyorum". Öbür şıklardan biri gerçek olsa aile kabristanındaki yerimi çoktan almıştım. Fazla benzemese de Orhan Baba'nın yakıştırmasıyla "Ben doğarken ölmüşüm". Belki de mideden kalbe, gözden ayaklara kadar tüm ameliyatlarımın sebebi "beyaz cam"dır. Tabiî Queensland'lı araştırmacılara inanıyorsak.
...
Aynı yarışmada basit bir soruya verilen yanlış cevaba şaşırdım. Çok net şekilde saksafon sesi duyduk. Yarışmacı akordeon dedi. Selçuk Yöntem gözleri fal taşı gibi açılmış halde "Emin misin?"i üstüne basa basa söyledi. Kadıncağız ısrar etti. Bin lira ile yetinip giderken mahcubiyetten kafasını kaldıramadı. Bu arada cehaletlerini, sunucuya fatura etmeye çalışanları sıkça görmeye başladık. Bunlar da işin tadını kaçıranlar.
***
BİRİKMİŞ NOTLAR:
* TRT'nin canlı yayınladığı 1. Lig maçlarında farklılıklar mevcut. Ankara ve yakınındaki illerden verilenler iyi. İstanbul'un denetimindekiler en başarılılardan. Bunda Fırat Günayer'in katkısının bulunduğu gerçek. Ekibini iyi çalıştırıyor.
* Şimdi yazacağım tüm ekranlar için. Programlara dışarıdan katılanlara ikinci sınıf muamelesi yapmayı bıraksınlar. İsimlerini yazmak bu kadar mı zor? Bunlar ekrana bindirilmeli. En azından izleyicinin merakı giderilmiş olur. Kendi kendilerine "bu kim?" diyerek sinir olmazlar.
* Hakan Altun'u severim. Dedesi Hafız Zeki Altun'un fasıllarında bulunma şansını yakaladım. Hakan ağır sağlık sorunu yaşadı. Çok şükür atlattı. Bu delikanlı iyi besteler de yapmakta. Zaman zaman TRT Müzik'te izliyorum. Ses yarışmalarında eserleri seslendiriliyor. Benim için en önemli yanlarından biri ise "İyi Beşiktaşlı" olması. Tıpkı Murat Boz gibi.