Milletin özüne dokunmayın
Her sabah asabımı bozacak haberlerle karşılaşıyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri milli ordu değil mi, o halde askerin göğsündeki ay yıldıza şaşı bakan siyasal zihniyet nasıl oluyor da yasaklama yoluna sapıyor...
Aksine her askerin üniformasında şanlı bayrağımız simge olarak bulunmalı ve bu simge de üniformaların vazgeçilmezi olmalı...
Bozkurt da öyle...
İkisi de Türklüğün simgesidir, kaldırılamaz; kaldırmaya kalkanlardan yani bu simgelere şaşı bakan siyasal iradeden şüphelenmek hakkımızdır.
Şaşı bakanlar yarın, her branşta ülkemizi temsil eden milli takımlarımızın formalarında yer alan bayrağımızı da kaldırmaya kalkabilir, buyur çık işin içinden...
Göktürk yazısını anladık, herkes Göktürk abecesini bilmez, dolayısıyla da okuyamaz ama Bayrak ve Bozkurt öyle mi...
Her ikisi de bu milletin özünü simgeler; onları çekip bir kenara atmak kimsenin haddine değildir...
* * *
Milletin yerine ümmeti koymaya kalkarak Türklüğü hedef alan siyasal iradeden daha başka gayrı milli kararlar da bekleyin.
Bir lafım daha var...
Üniformalara Bayrağımızın ve Bozkurt'umuzun konulması fetöcülüğe ve ümmetçiliğe tepkiden doğuyor; soruyorum, bu tepkiyi görmezden gelenler milli duygulardan yoksun hale mi geldi!
* * *
Kadir Topbaş'ın yerine gelen muhteremin ilk işi, galiba simitçi denetlemek olmuş; fotoğrafları gazetelerde yer aldı...
Oysa Mevlût Uysal görevi devir aldığı sırada kentin Avrupa yakasını sel götürüyordu...
Muhteremin ilk işi simitçi denetlemek oldu; oysa ilk görevi o değildi, su baskınına karşı önlem almaktı, acilen ilgilileri denetlemekti. Sanıyorum yeni başkan bunu, yağış çekip gittikten sonra yapacak...
* * *
Bu ülkede insanın asabı bozulmaz mı...
Sabahın ilk ışıklarıyla bozulur, gece yarısına kadar da sürer...
İşte yatak, buyrun, uyuyabilirseniz uyuyun!
İçimizde ne de çok hain varmış...
Deniz Baykal dahil bir kısım siyasetçiyi hedef alan kasetleri üretenlerin arasında istihbaratta çalışan polislerin de olduğu belirlendi. Şüphelilerin sayısı hayli kabarık, gözaltında olanlar var, diğerleri aranıyor.
Silahlı kuvvetlerden de değişik rütbelerden 120 kadar muvazzaf subay ve astsubayın fetöcü imamlarla ve abilerle haberleştikleri belirlendi. Bunlar hakkında da yakalama kararı çıktı, polis hepsini derdest etmeye çalışıyor...
* * *
Amerika Birleşik Devletleri'nin koruması altında olduğu anlaşılan feto iblisine bakın, nasıl da dal budak sarmış...
Bir meczubun peşinden gidecek yığınların olabileceği herhalde aklımıza gelmezdi...
Ortamın sorumlusu elbet de iktidar; muasır medeniyet seviyesine yükselmek için Atatürk ilke ve inkılaplarından güç alan toplumun başına iblisi bela ettiler. Başımızdaki siyasal irade de bekası için, dinsel baskıyı kullanınca devlet elden gitme noktasına geldi...
Operasyon üstüne operasyon süreci başladı...
Temizlik sürüyor ve uzayacak gibi görünüyor; çünkü ihaneti üstlenmiş hain sayısı maalesef çok...
Uzun süre iblisin izinden yürümüş olan Nurettin Veren -Pişman olanlardan biri- geçen akşam bir kanalda iblisin kalıntılarıyla nasıl mücadele edilmesi gerektiğine değinen laflar etti, zapt edemedim... İlgililer bu adamın ne dediğine baksın, belki dişe dokunur şeyler söylemiş olabilir... Hatırlatması benden...
* * *
Hatırladığıma göre Atatürk, "Kahramanı kadar haini de çok bir milletiz" demiş...
Maalesef bugün bunu yakından yaşıyoruz...
"Kahraman" kelimesini yasaklayacak hale gelen iktidar yüzünden hainliği bir türlü yenemedik, ihaneti de ortadan kaldıramadık....
Başdanışman hikmet yumurtlamış
Beştepe'nin ekonomi danışmanlarından biri de Yiğit Bulut...
Vaktiyle sunucu Şule Zeybek Hanım ile evliydi, ayrıldı...
Dün arşivimi düzenleme çalışması yapıyordum, Zeybek'in bir açıklaması dikkatimi çekti...
Şule Hanım, Ağustos 2015'te Yiğit Bey'in "Sevgili dostlar, artık işin dozu kaçtı. Belki farkındasınız, belki değilsiniz ama sistem artık demokrasiden faşizme doğru kayıyor" diye yazdığını hatırlatmış...
Ben de arşivime almışım...
Bulut o tarihlerde sıkı bir AKP ve Erdoğan karşıtıydı...
Bugün Cumhurbaşkanımızın başdanışmanlarından biri; peki muhterem nasıl değişti...
Onu da kendi ağzından dinleyelim:
-Ben değişmedim, onlar benim düşündüğüm noktaya geldi...
* * *
"Büyük lokma yersen boğazında kalır, büyük laf edersen havada kalır" derler; Yiğit Bey'in bu büyük lafı da havada kaldı, uçtu uçtu arşivlere kondu!