Milletin ordusu, nasıl kurtulur?
İstanbul'da içinde yaşadıkları doğal ortama müdahale edilen domuzlar şehre inmiş veya yolunu şaşırmıştı. Şimdi de kirpiler sokağa çıktı! Trabzon'da ise yaban arılarının, şehirlerde polen ortamı bulamadığı için öldüklerini ispatlayan bilimsel araştırmadan yola çıkılarak Beşirli'de arı otelleri kuruldu.
Ünlü bilim adamı Aynştayn, "Arılar ölürse, dört sene içinde bütün insanlar ölür" demişti.
Ortahisar Belediye Başkanı Metin Genç, ekolojik dengeyi korumak adına bir girişimde bulundu ve "Ortahisar'ın yeşil gözü Ekopark'a yapılan arı oteli" ile alanda oluşturulan polen bahçesinde arıların kışı geçirmesini sağlamak istedi.
Sadece Trabzon'da arı ölümlerini durdurmaya çalışmak yeterli değil elbette. Bütün Türkiye'de, bütün dünyada bu bilinç yaygınlaşmalı ki insanlık kendi elleriyle inşa ettiği cehennemden kurtulsun!
***
Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü ise "Kök hücre tedavilerinin hastalara uygulanabilmesi için çalışmaların uygun laboratuvar şartlarında yapılması, her türlü risk faktöründen arındırılmış olması gerekmektedir. Bu çalışmalar yapılmadan hastalara kök hücre uygulanması, hayati riskler doğurur" diye bir açıklama yaptı.
Toplum hayatındaki bozulmaları incelediğimizde hemen hepsinin temelinde insanın yaradılışına aykırı eylemler görürüz. Bu sebeple, tıpkı psikiyatri uzmanlarının, hipnoz yoluyla hastayı çocukluğuna döndürerek, sorunun başlangıcını tespit etmeleri gibi toplumdaki bozulmalar da ancak bu şekilde teşhis ve tedavi edilebilir.
***
Hatırlatmakta fayda var; Bilge Kağan, bu gerçeği bildiği için olsa gerek "Ey Türk, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir ki? Öykün ve kendine dön" demişti.
Buradaki "kendine dön" vurgusunu "köklerine dön" diye algılarsak, bir milletin veya etnosun sıkıştığı zaman başvuracağı en güçlü kaynağın kendi kök kültürü olduğu sonucunu çıkarırız.
Tıpkı insanda veya canlılardaki kök hücre gibi!
Bugün kök hücre tedavisi henüz emekleme dönemindedir ama anlaşılıyor ki, bütün hastalıkların hakkından gelecek kadar güçlü bir yöntem olacak.
Demek ki toplumsal bağışıklık sistemine yönelik saldırılara karşı başvurulacak en önemli kaynak, kök kültürdür.
Fakat yeni sömürgeciler, bunu da iyi bildikleri için toplumun kök kültürüne saldırıyor!
Kök kültürümüzün temeli olan Ergenekon kavramını bu sebeple kirlettiler.
***
Kendi gizli kültür kodlarına göre hareket eden bazı virüsler, meselenin bu yönü üzerinde durmamızdan işte bu sebeple rahatsız oluyor!
Çünkü kitlelerin, kendi kültür köklerinden tiksinmesi ve aşağılık kompleksine düşmesi sağlanmış durumda! Öyle ki "Türkler" dediğiniz zaman gözleri dönüyor!
Ne diyordu Karen Fogg?
"Türk tarihinin hakkından gelmek lazım" diyordu değil mi? İşte şimdi onu yapıyorlar?
Fakat bunu yaparken, kendilerini Osmanlı'cı, Fatih'çi, Abdülhamit'çi gibi göstererek tarihi köklere dönüş yaptıklarını iddia ediyorlar.
Sahte kök hücre uzmanı gibi davranıyorlar!
Zaten Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü de bu sebeple herkesi uyarıyor.
***
Tıpkı bunun gibi kendilerini toplum mühendisi gibi görenler, millî kimliğe yönelik operasyon yapıyor! Arap harflerine dönerek, hukuk sistemini imamlara bağlayarak kurtulacağımızı zanneden bir siyasi anlayış türedi!
Toplumsal kök hücrelerimize yönelik saldırıya karşı, devletimiz, belediyelerimiz, iş adamlarımız millî kültür köklerimiz ile ilgili projelere destek vermelidir!
Yıllardır, "Kök hücre tedavisi olmazsa, silahlı kuvvetlerin elinden bile hiçbir şey gelmez! Çünkü ordu da kök kültüre dayanır!" diyoruz.
15 Temmuz'da kök kültürü bozulan insanların ordu içinde neler yaptığını gördük, yaşadık. Şimdi bu hastalığı, iktidar eliyle benzer cemaatler üzerinden yaygınlaştırıyorlar.