MHP'deki sıkıntının sebebi!

İstanbul'da sıkıntılı bir hava vardı. Sağanak yağmura rağmen, nem oranı aynı kaldığı için sıkıntı ortadan kalkmadı. MHP'deki durumu da İstanbul'un havasına benzetiyorum. Delegeler, resmi engellemeye rağmen tüzük kurultayını topladı, kararlar aldı ama Asliye Hukuk Mahkemesi, uyduruk bir başvuruya dayanarak ve dosyayı görmeden yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise tüzük değişikliğini kaydetmedi. İlçe Seçim Kurulu da Asliye Hukuk Mahkemesi kararını beklemeye karar verdi! MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bu kararlara dayanarak gürlemeye başladı! Yağmıyor ama…

***

Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Şahin Akıncı, 26 Haziran tarihinde, kendi İnternet sitesinde MHP'nin 19 Haziran tüzük kurultayı ile ilgili bilimsel incelemesini yayınladı.

Konu hakkında siyasi amaçla konuşan utanmaz, sıkılmaz, arlanmaz sözde hukukçulara ve sözde gazetecilere ders niteliğindeki bu görüşler esas alınacak olursa, MHP'deki mesele çözülür ama ilgililerde böyle bir niyet yok.

Biz öteden beri MHP'nin bir devlet partisi olduğunu, iktidara gelebilmesi için milletin partisi olması gerektiğini söylüyoruz. Fakat devlet kendi koyduğu hukuk kurallarını çiğneyerek milletin kendi partisinin kaderine el koymasına izin vermiyor. Yani hukuk, hukuk sistemi tarafından rafa kaldırılıyor. Bu bir devlet operasyonudur. Tabii ki AKP'nin yönettiği devletin operasyonu!

***

Yoksa Prof. Dr. Şahin Akıncı'nın belirttiği gibi;

*Usûl hukuku açısından verilen tedbir kararı çok önemli hukuka aykırılıklar taşıyor. Kongre kararını alan, kongreyi ve tüzük değişikliklerini gerçekleştiren MHP Genel Başkanlığı değildir. Bu durumda MHP Genel Başkanlığının davalı olarak gösterilmesi doğru değildir. Hiçbir hukuk sisteminde, bir kimsenin aleyhine sonuç doğuracak bir karar, o kişi davalı olarak gösterilmeden veya davaya katılımı sağlanmadan verilemez. Davada MHP Genel Başkanlığının husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle usulden reddi gerekirdi.

*Bir diğer husus da davacının dava ehliyeti ile ilgilidir. Davacı, Cemal Enginyurt adındaki delegedir. Kongreye katılmayan bir adayın dava açma hakkı bulunmamaktadır. Davanın bu yönü itibariyle de ret edilmesi gerekirdi.

*Yukarıda zikrettiğimiz şartlar tamam olsa bile bu konuda yine bir tedbir kararı verilemez. Çünkü tedbir kararı gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilir. Belki tüzük değişiklikleri Genel Başkan açısından tehlikeli sonuçlar doğurabilir. O vakit davanın da genel başkan veya parti tüzel kişiliği tarafından açılması gerekirdi.

*19 Haziran kongresi Ankara'nın Akyurt ilçesinde yapılmıştır. Ancak bu ilçe tıpkı Çankaya, Keçiören, Sincan ve Yenimahalle gibi Merkez ilçelerdendir. Bu nedenle Akyurt'un Çankaya'dan hiçbir farkı yoktur.

*Siyasi Partiler Kanunu'nun 14/10. Maddesi hükmü şu şekildedir: "Büyük kongrenin toplantı yeter sayısı, büyük kongre üye tamsayısının salt çoğunluğudur. İlk çağrı üzerine yapılan toplantıda toplantı yeter sayısı bulunamıyorsa, ikinci çağrı üzerine yapılacak toplantıda toplantı yeter sayısı aranmaz. Büyük kongrenin karar yeter sayısı, kanunda veya parti tüzüğünde daha büyük bir sayı gösterilmediği hallerde, hazır bulunan üyelerin salt çoğunluğudur."

*Şayet toplantı yeter sayısı ile ilgili Siyasi Partiler Kanununda hiçbir hüküm bulunmasaydı o zaman Medenî Kanun hükümleri uygulanırdı. Oysa bu konuda bir düzenleme mevcuttur.

*Çağrı heyetinin mahkeme tarafında belirlenen gündem ile bağlı olduğu doğrudur. Ancak kongre başladıktan sonra delegelerin teklifi ile gündeme yeni maddeler eklenebilir.

***

Görüldüğü gibi, hukuk metinleri çok açık ama hukuk sistemi milletin iradesini engellemek için kullanılıyor. Ne demiştik? Osmanlı'da oyun bitmez.

Yazarın Diğer Yazıları