MGK açıklaması üzerine
28 Mart 2018'de toplanan MGK, ülke meselelerini görüştü ve bir sonuç bildirisi yayımladı. Bildiride maalesef, üzerinde durulmayı gerektiren ilginç tespit, çelişki ve yetersiz söylemler var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Bildirinin 2'nci maddesinde; "PKK/PYD-YPG, DEAŞ(IŞİD), FETÖ/PDY gibi proje terör örgütlerinin eylemleri başta olmak üzere, millî güvenliğimizi hedef alan her türlü tehdide karşı,... terörün sonlandırılması için yurt içinde olduğu gibi, yurt dışında da aynı azim ve kararlılıkla sürdürülen mücadele kapsamlı şekilde değerlendirilmiştir." denilmektedir.
Paragrafın ilk cümlesine a) "... örgütlerinin eylemleri başta olmak üzere" ibaresinden sonra "her türlü faaliyetleri ve bütün unsurlarıyla" sözcükleri ilâve edilmeli. b) "…millî güvenliğimizi hedef alan…" ifadesi, teşhisin yetersiz ve yanlış olduğunu gösterir ki, mücadelenin mahiyetini ve hedefini kısırlaştıracağı için çok tehlikelidir. Doğrusu; "Türk Milletinin egemenliğini, vatanın bütünlüğünü, Devletin millî-üniter yapısını ve Türk Milletinin birliğini hedef alan…" şeklinde olmalı. c) "... terörün sonlandırılması için yurt içinde olduğu gibi, yurt dışında da aynı azim ve kararlılıkla sürdürülen mücadele…" söylemini anlamak mümkün değildir. Zira yurt içinde terör bir türlü bitirilemedi. Bölücü terör örgütü saldırılarını sürdürüyor. Dün, yine 6 korucu şehit, 4 asker ve 3 korucu yaralı. Demek ki "yurt içinde olduğu gibi" ifadesi, başarıya örnek olarak gösterilemez. Bu, 40 yıldır yaşananlardan ders alınmadığını gösteren talihsiz bir ifade.
Hatırlayalım; 2001'de ezilen ve gündemden düşen bölücü terör, bugün nasıl oldu da "beka" meselesi haline geldi? Açık değil mi? Terörizmle mücadele, sadece terörle mücadeleden ibaret değildir. Dünyada terörle mücadelenin kuralı bellidir. Bölücü terör, kendiliğinden çıkmaz; çıkarsa da üç günde söner, gider. Burada esas, ülkeyi hedef seçen dış güçlerdir. Terör örgütünü onlar kurar (kurulmuş olanıyla iş birliği yapar), amacına göre bir ideoloji aşılar, eğitir, yönetir ve destekler. Bu bakımdan; terörle değil, terörizmle mücadele esastır. Yani, örgütün amacını, ideolojisini, iç-dış siyasi, lojistik ve mali kaynakları ile terör eylemlerini birlikte ele alan bir strateji gerekir. İstihbarat ve diplomasiye dayanan bir planlama ile milletin desteğini de arkasına alarak topyekûn mücadele yapılmalıdır. Bu bakımdan sadece terör eylemleriyle mücadele edilirse, örgüt yenilemez. Zira, örgüt eylemlerinin peşinde sürüklenme başlar; bir stratejiniz olmaz. Mücadelenin şeklini, yerini, zamanını ve seyrini örgüt belirler. Bu bir tuzaktır. Bu dönemde neler kaybettiğimiz malumdur. ç) Bildiride yer alan "proje örgütler" ifadesi için Kurul'u kutlarız. Öyle zannediyoruz ki, resmi bir metinde ilk defa kullanılıyor; çok doğrudur. Lâkin bu da yetmez. Zira, esas "proje" ABD'ye ait Büyük Orta Doğu Projesi (BOP)'dur. Memleketleri kana bulayan bu örgütlerin üst kuruluşu BOP olduğu gerçeği görülmeli. Özü, iç dinamikleri (mezhep, dini fraksiyonlar ve etnisiteler gibi toplulukları) çatıştırmaya dayanır. Bu gerçeklerle memleketimizde ve bölgemizde yaşanan kanlı terör olayları arasında bağ kurulmayışı, meselenin bütünüyle kavranmadığı algısını doğurmaktadır.
Bildirinin 5'inci maddesi aynen şöyle: "Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki gelişmeler hakkında genel bir değerlendirme yapılmış; bilhassa Yunanistan'ın iyi komşuluğa aykırı tutum ve davranışlarının tarafımızdan hassasiyetle takip edildiği ifade edilmiş, Türkiye'nin hak ve menfaatlerinden asla taviz verilmeyeceği karar altına alınmıştır."
Ne demek istediği belli olmayan; MGK'ya asla yakışmayan bir açıklama. Suriye'de ÖSO ile devletçik kurma sevdaları bir yanda, Ege'de anlaşmalarla Türk Milletine ait olduğu belgelenen 18 ada ve 1 kayacığın 2004 yılından itibaren açıktan işgali öbür tarafta. Kendi vatan topraklarımızı koruyamayan bir siyaset, elin ülkesinde egemenlik avına çıkıyor, öyle mi? Yunanistan, kilisesi, askeri garnizonları ve Devlet adamlarının ziyaretleriyle, adalarımıza yerleşiyor; bunu bütün dünyaya ilân ediyor. Bu kahredici işgale karşı MGK, "Yunanistan'ın iyi komşuluğa aykırı tutum ve davranışlarının tarafımızdan hassasiyetle takip edildiği ifade edilmiş, Türkiye'nin hak ve menfaatlerinden asla taviz verilmeyeceği karar altına alınmıştır." diyebiliyor.
Eğer vatan toprağı böylesine, "hassasiyetle" korunacaksa; böylesine "hak ve menfaatlerimizden asla taviz verilmeyeceği karar altına alınmışsa", beyler bu işten vazgeçin; boşuna yorulmayın! Vatandaş hükmünü vermiş; gizlice adalarımızı verenler, Yunan'ın işgaline elbette karşı çıkamaz diyormuş.
Bu adalar Türk Milletinindir. Mülkün sahibi, mülküne sahip çıkacaktır.
***
Af çıkmazı/yalanı
TBMM kararıyla teröristbaşı Öcalan 3 Ağustos 2002'de idam cezasından kurtuldu. MHP Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak, idam cezasının kaldırılması, "af" niteliği taşıdığından 3/5 oyla kabul edilmesi gerekirken, TBMM'de adi çoğunlukla karar verildiği için iptalini istedi. Mahkeme başvurunun 10 günlük süre geçtikten sonra yapıldığı gerekçesiyle, zaman aşımına uğradığına hükmetti ve talebi reddetti.
Mecliste şu olmuş, bu olmuş, tamam... Ama, işte size Anayasa Mahkemesi'nin ret kararı ve gerekçesi... Şimdi karar sırası vicdan sahibi sizlerde, buyurun!