Türkiye’de siyasi gündemi toz duman edip AKP iktidarını sarsan İstanbul merkezli yolsuzluk, rüşvet ve kara para operasyonu, 1998’de hükümetin istifasıyla sonuçlanan Türkbank skandalını akıllara getirdi. Kabinedeki bir bakan ile 3 bakan oğlunun ve bir kamu bankası genel müdürünün de adının karıştığı iddialarının siyasi sonuçları merak edilirken yakın tarihimizdeki Türkbank skandalı örneği de önem kazandı. Türkbank skandalı Cumhuriyet tarihinde ilk kez yolsuzluk iddiasıyla bir hükümetin sonunu getiren skandal olarak tarihe geçmişti. Başbakan Mesut Yılmaz’ın da adının karıştığı Türkbank ihalesinin TMSF tarafından iptal edilmesi, siyaset ve ekonomiye bomba etkisi yapmış ve ANAP-DSP-DTP koalisyonu yıkılmıştı. Bu gelişmenin ardından Mesut Yılmaz, kendisini başbakanlıktan eden Türkbank skandalı sebebiyle Yüce Divan’da yargılandı. Türkbank’ın özelleştirilmesiyle ilgili ihaleyi yapanların ve ihaleye katılanların Başbakan Mesut Yılmaz tarafından yönlendirildiği iddia edilmişti. Hükümetin istifasına yol açıp Başbakan Mesut Yılmaz ile Devlet Bakanı Güneş Taner’i Yüce Divan’a götüren gelişme şöyle yaşanmıştı: Türkbank, 1998’de Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığı döneminde satış için ihaleye çıkarıldı. İhale 4 Ağustos 1998 tarihinde açık arttırma usulü ile gerçekleştirildi. Türkbank, ihalede 600 milyon ABD dolarıyla en yüksek teklifi veren Korkmaz İnşaat Taahhüt ve Ticaret A.Ş. üzerinde kaldı. Ancak, ihaleden yarım saat sonra TMSF’ye Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen bir yazı ile sürece “mafya” nın da devreye girdiği anlaşılınca, ihale iptal edildi. Skandalla birlikte Yılmaz Hükümeti sarsıldı ve düştü. Başbakan Mesut Yılmaz ile Devlet Bakanı Güneş Taner “İhaleye fesat karıştırmak” la suçlanıp Yüce Divan’da yargılandılar. Yılmaz ve Taner, Rahşan Affı olarak bilinen yasa uyarınca kurtuldular.