Mehmetçiğin kanı üzerinden siyaset yapmak!
Afrin Operasyonu, tarihidir.
Çünkü girilmeyecek bir alana, bilmediğiniz bir coğrafyaya doğru yürüyorsunuz.
Karşınızda son teknoloji araç ve silahlarla donatılmış, gerilla tipi saldırılarda uzmanlaşmış, kaybedecek bir şeyi olmayan, konumları meçhul gruplarla mücadele ediyorsunuz.
En tehlikeli düşman tiplerinden biridir.
Çabuk bir şekilde yönlendirilip, kullanılırlar. Yerlerine yenisini bulmak zor değildir, çünkü donanım isteyecek bir özellikleri yoktur.
Düşük maliyetlidirler, yeri geldiğinde boğaz tokluğuna çatışırlar.
Çatışma öncesinde; cesaret almaları, kaçmaları, korkmamaları için (PKK'nın yıllardır yaptığı gibi) haplanırlar.
Ele geçirilen köy ve tepelerde geride bıraktıkları malzemelerin başında uyuşturucu ve yan maddeleri olması bunun en büyük göstergesi.
İşte böyle bir düşmana karşı, her biri lise veya üniversite mezunu olan Mehmetçik son derece kararlı ve iradeli bir şekilde ilerleyişini sürdürüyor.
Ne yazık ki bu süreçte şehit sayımız da artıyor.
En son tankın içinde 5 şehit birden verdik.
Hepsi gencecik, hepsi tertemiz yüzler...
Kimisi ailesinden, kimisi evladından, kimisi memleket hasretiyle aramızdan ayrıldı.
Böyle bir tabloda ailelerde ne bir isyan ne bir geri adım ne de bir korku var.
"Vatan sağ olsun, geride kalan evlatlarımızı Allah korusun" diyerek göz bebeklerini toprağa veriyorlar.
1 saat öncesine kadar aynı tabaktan yemek yiyen arkadaşları "Ölmek var, dönmek yok" diyerek yürüyüşlerine devam ediyorlar.
Böyle bir tabloyu nasıl anlatabilirsiniz ki...
Hangi millete nasip olur bu adanmışlık hali...
Tek evladınızı bilmediğiniz, görmediğiniz coğrafyalarda şehit verirken, hiç bilmediğiniz, görmediğiniz, duymadığınız arkadaşlarını düşünüp "Onlara bir şey olmasın" diyebiliyorsunuz.
Dünyanın en profesyonel ve başarılı ordularında bile bu ruh haline rastlayamazsınız.
Öte yandan Mehmetçik bugün sadece PKK ile çatışmıyor.
Doğrudan ABD'nin kontrolünde, Amerikan malı silahlarla donatılmış, gerilla tipi eylemleri benimsemiş bir orduyla çatışıyor.
Kurtuluş Savaşı'nda Yunan, İzmir'in sularına dökülürken asıl kaybeden İngiltere olmuştu.
Yunan ordusunun; harekat planlarını, kurmay aklını, mermilerini, hatta savaş uçaklarını bile İngiltere vermişti.
O gün yenilen sadece Yunan ordusu olmamış, yaptıkları büyük savaş yatırımı bir anda yok olan İngiltere de olmuştu. O yüzden her iki ülkede de siyasi krizler baş göstermiş. Savaşın mimarlarından İngiltere Başbakanı Lloyd George istifa etmek zorunda kalmıştı.
Kurtuluş Savaşı ile Afrin Operasyonu'nu kıyaslamak ne tarih ne de günümüz şartları bakımından doğru değildir.
Burada asıl vurgulanması gereken husus; mesele Türkiye olduğunda, "dolaylı saldırı" yönteminin üzerinden asır geçse dahi değişmediği gerçeğidir.
Şehit sayımız artabilir
Son günlerde acı bir şekilde artan şehit haberleri sonrasında siyasi eleştiriler de peş peşe gelmeye başladı.
Evlatlarını kaybeden ailelerin tek bir kötü kelam etmediği bir ortamda şehit kanları üzerinden siyasi eleştiri veya siyasi propaganda yapmak ahlaksızlıktır.
Mehmetçiğin moralinin sağlam tutulması, motivasyonunun sağlanması hepimizin önceliği olmalı. Çünkü evlatlarımızın yanı başında en güvenli görülen savaş araçlarından biri olan tanklar bile patlatılabiliyor. Böylesine zorlu bir ortam var.
Afrin kent merkezine yaklaşıldıkça PKK'nın dengesiz ve nereden geldiği belli olmayan saldırıları daha da artacak.
Bunun en net örneğini çözüm süreci sonrasında Doğu ve Güneydoğu illerinde yaşadık.
Evlerin, okulların içlerine kadar girilmişti.
Binin üzerinde şehit verdik.
Çünkü en tehlikeli çatışma ortamı olan, kapalı alan çatışmasına girilmişti.
Açık arazide büyük çaplı orduların manevra kabiliyeti, saldırı yöntemleri ve stratejileri daha rahat oluşturulur. Böylece kayıpların önüne geçilir.
Ancak Afrin gibi coğrafyalarda bu büyük manevraları, operasyonları yapamayabilirsiniz. Özellikle kent merkezlerinde durum trajik bir hal almaya başlar.
Saldırının nereden, hangi noktadan gelebileceğini, hangi binanın bombalı olduğunu kestirebilmeniz çok güçtür.
Afrin, Doğu ve Güneydoğu'da bazı bölgelerden çok daha fazla dezavantajlara sahip. Çünkü şehirde Türk devletine ait herhangi bir bina, üs, tesis bulunmuyor.
Dolayısıyla ilerleyen günlerde milletimizin sükuneti ve sabrının daha etkin bir şekilde öne çıkması gerekecek.
İktidarın da muhalefetin de bu durumu çok iyi kavraması lazım.
Böyle bir tabloda hiçbir propaganda, hiçbir siyaset meşru değildir.
İnatla, ısrarla Mehmetçiğin moralini bozacak, aklını karıştıracak imalarda, yakıştırmalarda bulunmak en başta Türkiye'ye zarar veriyor.
İlle de bu konu üzerinden siyaset yapmak isteyenler varsa Afrin alınana kadar kendilerini tutmak zorundalar.