Megaloman iktidar ve sonu
Sorunları çözmekle görevli olan AKP iktidarı şark kurnazlığı yaparak kendi aldığı kararların ortaya çıkardığı sorunları muhalefete ve üçüncü şahıslara ihale ederek, sürekli kandırıldığını ve aldatıldığını iddia eden bir siyaset yürütmekteydi.
'Erdoğan olmazsa Türkiye olmaz'
Sayın Erdoğan Türkiye'yi çağlar üzerinden atlatacak, uçuracaktır ama muhalefet ve dış güçler buna izin vermemektedir. Bu nedenle bütün dünya Erdoğan'ı cumhurbaşkanı yapmamak için Türkiye'deki muhalefetle iş birliği ettiği tezini ileri sürüyor.
Bütün bunların nedeni de iktidarın yerli ve millî olmasıdır!
Yandaş medyanın iktidara endeksli kanadı Türkiye'nin geleceğini Sayın Erdoğan'a bağlamış bulunmaktadır.
Algı yönetmekle görevli bu cenaha göre Türkiye'de tek lider vardır o da Erdoğan'dır. O, ülkeyi yöneten ve rüştünü kanıtlamış tek liderdir. Onun dışındakiler ya FETÖ'cü ya da bölücüdür.
24 Haziran seçimlerinde, oy tercihini 'Cumhur İttifakı'nın dışında başka parti için kullanan bütün vatandaşlar FETÖ'cüdür.
İktidarın beslemelerine göre Erdoğan'ın karşısına rakip olarak kim çıkıyorsa o FETÖ projesidir. Çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu öyle, muhalefetteki ittifak blokunun adayları öyle, onları cumhurbaşkanı adayı yapacak yüz bin imzayı verenler de öyledir.
FETÖ'ye "ne istedin de vermedik" diyenler, FETÖ'nün açtığı davaların "savcısı" olduğunu söyleyenler, FETÖ'ye kozmik odayı açanlar, FETÖ'ye "hocam gel bitsin bu hasret" diyenler, FETÖ'cüleri TSK'ya sızdıranlar, devletin bürokrasisinde kadrolaştıranlar ise şimdilerde FETÖ'yle mücadele ettiklerine göre FETÖ karşıtıdır.
Hemen her gün bir çok megaloman hezeyan gündeme sokulmaktadır.
Bu çelişkiler kimin eseridir?
Rasmussen'e "NATO'ya Genel Sekreter olamaz" diyen de Rasmussen'i NATO Genel Sekreteri yapan kararın altına imza atan da Sayın Erdoğan'dır. "Libya'da NATO'nun ne işi var" diyen de Libya'ya NATO'yla birlikte müdahale eden de odur. Irak liderine "muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kalitemde değilsin" derken de "değerli kardeşim" diye hitap eden de oydu.
Çözüm süreci için "baldıran zehri içeceğini" söylediğinde de 1915 olayları için Ermenilerden özür dilediğinde de, kardeş ya da katil Esat dediğinde de Kıbrıs'ta Annan Planı için ter döktüğünde de yanlış strateji için yanlış işler yaptığının farkında değildi.
Sorun, Sayın Erdoğan sorunu değildir. Sorun iktidarın yukarıda özetlenen megaloman zihniyetidir.
Milliyetçiliği bir ayağının altına alan bir milliyetçilik yapan, bir yandan "BOP Eş Başkanı" olan diğer yandan "Ey ABD" diyen, bir yandan saman ve Angus ithal eden diğer yandan millî ve yerli olmakla övünen, bir yandan Süleyman Şah Türbesini yüklenip kaçıran öte yandan Afrin'e operasyon yapan aynı zihniyettir.
Bu zihniyet Türkiye'yi uluslararası alanda şaşkın, dengesiz, ne yaptığını bilmeyen, kime ve neye hizmet ettiğinin farkında olmayan bir politika izleyen ülke konumuna düşürmüştür.
Sürekli konuşan bir iktidar!
Dahası on altı yıldır iş başında olan bir iktidar var. Bu yaptığı her şeyi milletin başına kakan bir iktidardır. Her Allah'ın günü konuşan, hiç susmayan, her şeye müdahil olan bir Cumhurbaşkanı var.
Toplumu geren, kutuplaştıran, ötekileştiren siyasi rakiplerini ise aşağılayan, hakaret eden bir üslup söz konusudur.
On altı yıldır nezaket, zarafet, etik, estetik, edep ve adap siyasetten ihraç edilmiş durumdadır.
Kadınların kürtaj olmasından kaç çocuk yapacağına kadar her şeye müdahale eden bir iktidara karşı bir kadın hem de yüz binlerce imzayla Cumhurbaşkanlığına aday olmuş durumdadır.
Akşener'i siyasetten daha çok sosyolojik ihtiyaçlar ortaya çıkarmıştır.
On altı yıldır ilk kez Türkiye'yi yöneten megaloman iktidarın kurduğu denklemi bozacak bir fırsat milletin önündedir.
Hata yapılmazsa sonuç alınacaktır!