Meclis'e de Passolig!
Anayasaya "yama çalışmaları", ilgili komisyonu eğlenceli hale getirdi. Kalem ve pet şişe atmalara "slogan üretmeler" eklendi. CHP'nin kullandıklarının politikalarından daha solda olduğunu söyleyebilirim. Marksist-Leninist demem dahi mümkün. Yine de tebessüm edebiliyorum. Yaşlı başlı, kelli felli insanların bağırtıları henüz uyumsuz. Seçimleri iyi yapıyorlar. Bu defa senkron tutmuyor. Bir bölümü ortalara gelirken, diğerleri bitiriyor. Yine de neşeli. Hiç olmazsa Ukrayna ya da Uzak Doğu'dan örneklerini gördüğümüz "kuralsız boks" yapılmıyor. Tahtaya vuralım. Şiddete baş vurma olasılığı yok değil. Hani şarkıdaki gibi "Bir Kıvılcım Yeter". Ardından ıslık ve küfürler, yumruklaşmalar gelebilir. Ufuktaki olası tehlikeyi de yazmak istiyorum. Milletvekili seçilme yaşını 18'e indirme çabasındakiler bu fikirlerini tekrar gözden geçirmeli. Genç ve üstelik boks eğitimi almışların parlamentoya girmeleri halinde olacaklar hesaba katılmalı. Halen Meclis'te olanlar için önereceğim tek tedbir "Passolig". Sayı şimdilik 550 ile sınırlı. Kartlar hemen çıkar. Esas problem "komisyona girmeme yasağı"nı kim veya kimler kararlaştıracak.
Biraz da ciddiyet
Bir de ekran sabıkalıları var. Örneğin Ak Parti MKYK üyesi Ayhan Oğan. Sevdiğim saydığım hocam Prof. Dr. Burhan Kuzu ile televizyona çıkma yarışında. Tarafsız Bölge'de yanına Çetiner Çetin'i de alıp Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi. Çetin bu konuda hazırladığı ses bantlarını dinletip iki tık öne geçti. Ahmet Hakan, tarafsızlık palavrasıyla "CHP'lileri cevap vermeye" davet etti. Oltaya gelen ilk isim Gürsel Tekin idi. Sözleri içinde haklılık payı olan bölümler vardı. 10-15 kanalın aynı anda Kılıçdaroğlu'na saldırması tesadüf değil. Belli ki bir merkezden yönetiliyorlar. Düğmeye basıldığı an harekete geçiliyor. Çok şükür hepsinin toplamı Cesur ve Güzel'in ratingine ulaşamıyor. Anlaşılan Ak Parti'liler bile bıktı. Dizi izlemeyi tercih eder hale geldiler.
Doğrular
CNNTÜRK'teki tartışmada mantık dokusu sağlam laflar da edildiğine tanık oldum. Bunlar gürültüye gitmemeli. Doç. Dr. Ahmet Kasım Han "Kılıçdaroğlu bizimle de konuşmalısınız, dedi. Haklı da, her görüşü almadan memleket yönetilemez. Tartışmalıyız. Mevcut uygulama üslup değil" şeklinde konuştu. Bir başka Doçent Yunus Emre aynı kafadaydı. "Niye yeterlilik önergesi verip susturuyorsunuz. Bırakın konuşsunlar"la Han'a destek verdi. Teşhisi Tarık Çelenk koydu; "Toplumdaki gelişmelerin parlamentoya yansımasını komisyonda izliyoruz."
Gizli anket
Kişisel yargım, konuşulmadan, tartışılmadan, uzlaşılmadan anayasa yapılamaz. Mutabakat sağlayamazsanız yeni yapılanın, daha doğrusu yamalamanın hiçbir faydası olmayacak. En çok eleştirilen "Evren Anayasası" gibi hep gündemde kalacak. Gelelim merhum Demirel'in lafına; "Zurnanın zırt deliğine" Devlet Bahçeli son olarak Başbakan Yıldırım'la ne konuştu bilmiyorum. Ancak bir diktatör yaratılacaksa kefareti büyük olacak. Olası yıkımda ihale onun üstünde kalacak. Bahçeli tekrar düşünmek zorunda. Kaldı ki, hükümetin yaptırdığı -açıklanmadı- anketten bile "MHP tabanının yüzde 34'ünün Başkanlık Sistemi'ne karşı olduğu" sonucu çıktı. Benim tespitim bu oranın yüzde 50'nin üstünde olduğu. Federatif Sisteme geçişin açılması da en büyük tehlike görülüyor. Hele daha yakın geçmişte "Ben yasa ve anayasa tanımam" diyen biriyle. Asıl istediği "Meksika Tipi Başkanlık." Sebebi belli. "Yargı da ona bağlı."
Ciddi bir öneri
NTV'deki Doğrudan Siyaset'te son günlerin en kısa fakat en yapıcı konuşmaları yapıldı. Erol Mütercimler, Burhan Kuzu'ya yüklendi; "Hayallerinin peşinde, ülkeyi sıkıntıya sokuyor." Anayasa konusunun Meclis gündeminden çıkarılmasını istedi. Bunun dört yıl sonraya ertelenmesini ve bu sürede kamuoyunun tartışmasını önerdi. Gerekçesini de şöyle özetledi; "Böyle devam edilirse kan akacak. Ufukta bölünme görünüyor."
Katılmamak imkânsız. Sandıkları nasıl koruyup kollayacağız? Ekonomik gidişteki olumsuzlukları da unutmayalım. Bütçe görüşmelerinin kapanış konuşmasında İlhan Kesici'nin söyledikleri kafamızdan çıkmamalı; "Türkiye'nin büyüme hızı baş aşağı gitmeye başladı. Hiçbir düzelme işareti de yok".