"Mahrem" derinliğinde kuşkular!..
2017 yılının Ekim ayı sonuna kadar yapılan operasyonların bilançosu dehşet verici!.. İşte o tarihe kadar Adalet Bakanlığı açıklamıştı, "FETÖ" operasyonları kapsamında tutuklu sayısı 50 bini aşmış!..
Tutuklular arasında 2 bin 151 hâkim ve savcı, 105 Yargıtay, 41 Danıştay, 3 HSYK ve 2 Anayasa Mahkemesi üyesi olmak üzere 2302 kişi var...
İki ay öncesine kadar yapılan operasyonların şaşırtıcı bilançosuna bakılırsa, 8 bin 628 polis, 7 bin 444 asker, 25 vali, 75 vali yardımcısı, 117 kaymakam ve farklı meslek gruplarından 31 bin 106 mürit de cezaevinde... 8 bin 766 kişi ise aranıyor...
Bu rakamlar yalnızca tutuklananlarla ilgili... FETÖ'den soruşturma geçirenlerin sayısı 250 bini kişiyi aşmış olmalı...
Yukarıdaki rakamlara bakanlar, FETÖ'nün artık tükendiğini düşünebilir... Oysa yer altındaki örgütün tükenip tükenmediğini sorgulayan kuşkular itirafçı- "mahrem" ağının derinliklerinde de gizli...
Devletin son aylarda cemaatin "mahrem"ine de dokunması, FETÖ'nün sinsiliklerde yatan uzantılarını öylesine derin etkilemiş ki, ortaya çıkan manzara yalnızca müritlerin ne kadar yaygın örgütlendiğini göstermiyor, devletin uzun süre nasıl uyuduğunu da dışa vuruyor...
Okurların öfkesini duyar gibiyim... Eminim diyorlardır ki, "Ne uyuması, bu manzara AKP'nin yol açtığı bir gaflet ve ihanet uykusundan çok, çıkar ve güç ilişkisinin kavgayla çevreye saçılan ürkütücü enkazıdır!.."
***
Bitmeyen kaygının gizemi!..
Kimsenin kuşkusu yok; ANAP'tan DYP'ye, DSP'den AKP'ye kadar siyaset göz yummasaydı, "paralel yapı"lanmayla devleti teslim alan bir örgüt bürokrasiyi neredeyse tamamen ele geçiremezdi...
Peki; AKP cemaate savaş açtı da, FETÖ "15-25 Aralık" 2013 operasyonlarından itibaren geçen 4 yıllık süreçte tamamen tükendi mi?..
Başta Erdoğan olmak üzere devleti yönetenlerin yoğun güvenlik çemberi içinde halen "suikast" ve kalkışma kaygısı yaşadığı bir ortamda belli ki "FETÖ tehdidi" bitmemiş...
Yani, AKP yetkililerinin geçen yıl operasyonlarla ilgili yaptıkları, "bunlar buz dağının görünen yüzü" ya da "bildiklerimi bilseniz, uyuyamazsınız" şeklindeki açıklamaları da boş değilmiş!..
O halde kimse kendini kandırmasın; FETÖ operasyonları bitmez bu ülkede... Baksanıza, neredeyse her gün operasyon ve KHK kararıyla "ihraç" listelerinin açıklanması "rutin"e bindi...
İşte, Konya'da TSK'da örgütlenen FETÖ müritlerine yönelik soruşturmada gözaltına alınan "mahrem imam"lar da kendilerine bağlı askerleri ifşa etmişler!..
Konya polisi 700 kişiyi aşan "kripto asker" listesini, yani örgütün "kılcal damar"larını açığa çıkarmış... "ByLock" kullanmayan ancak örgüt "abi"leriyle "halen" iletişim halinde olan 70 askere daha gözaltı kararı çıkmış, 52'si yakalanmış...
27 ildeki operasyonlarda yakalanan askerler arasında "pilot"lar, bordo bereliler, komandolar ve İHA pilotu subayların da olması, cemaatin halen ayakta (!) ve hem de çok önemli konumlarda "pusu"da olduğunu bir kez daha kanıtlamış...
Diyarbakır, Amasya ve Batman hava üs komutanlıklarında, Ankara Hava Astsubay Okulu ve Malatya Kara Havacılık Komutanlığı'nda gözaltına alınan "jet", helikopter ve İHA "pilot"ları ile komandolara bakanlar eminim şu soruyu sormuşlardır kendilerine;
"Nasıl yani, halen uçak kaldırma, operasyon yapma gücü mü varmış cemaatin?.."
Evet; "15 Temmuz"dan sonra gözaltına alınan 885 subaydan 408'inin itirafçı olmasının yanısıra, "mahrem"ler içindeki çözülmeler de "faal gizli yapı"yı çökertmeye devam ediyor...
FETÖ operasyonlarına AKP'liler daha çok seviniyor ama cumhuriyetin bekasını düşünen yurttaşlar kaygılanıyor aslında...
Söyler misiniz; Bu ülke dış tehditlere karşı yıllar boyu teyakkuz halindeyken son 4 yılda "terörist" ilan edilen bir cemaat, adeta düşman ordusu gibi devletin "kozmik" merkezlerine nasıl sızdı, teğmenler generalliğe kadar yükselirken nasıl saklanabildi ve "halen" nasıl çözülemedi acaba?..
AKP kendi içinde de operasyonlar yaparak bu sorulara yanıt vermedikçe, iktidarın FETÖ kaygısı ne yazık ki bitmeyecek, inandırıcılığı da hep sorgulanacak!..
***
"Hoca"mız, "usta"mız, neşemiz...
Uzun yıllardır orada öylesine duruyordu işte... Ayağa kalkamadan, sokağa çıkamadan, kimseyi tanıyamadan ve yalnızca nefes alan!.. Yaşıyordu ya, bu yetiyordu bize...
Çünkü neredeyse her gün, bazen de her an evimizde, yanımızdaydı zaten... Duruşuyla, bakışıyla, öfkesiyle ve en çok da insanı sıcacık kucaklayan merhametiyle, efkar barındıran sesiyle karşımızdaydı...
Sinemanın renklendiği dönemlerin ilk filmlerinde ve sıcak aile melodramlarında; kenar mahallede çocukları için direnen, çabalayan, aza kanaat getiren ve hep iyiliği-onuru aşılayan orta direğiydi o... Hem de bizden biri gibi ve de hep içimizde duran o garip adam...
Eskimiş paltosunun içinde, birbirine karışmış saçı sakalıyla, efkarın makamlarından dumanlı demler alan sigarasıyla, her zaman ıslak gibi duran şefkatli gözleriyle ve hüzünlü ama dimdik direnen tavrıyla içimize işleyen bir usta...
İnsanı yürekten kucaklamasıyla, ailesini korumasıyla ve öğrencilerini otoriter ama babacan bir merhametle sarmasıyla, yüreğimizin nağmelerine dokunan bir yürekli efsane...
O yalnızca Münir Özkul değildi bizim için... O, aynı zamanda okulda "hababam haaaa" diye haşarılık yaparken bizleri tek ayak üzerinde durduran "Mahmut Hoca"mız, evde ise dara düştüğümüzde babalarımızı anımsatan "Yaşar Usta"mızdı...
At arabasında damacana ile umut taşıyan, fabrikada işçiyi koruyan, gecekondusu yıkılmak istenirken isyan eden asi ve cesur eylemcimiz, en çok da yol da gösteren sakin ve babacan nasihatımızdı canlandırdığı figürler...
Işıklar içinde uyu büyük usta Münir Özkul... O sıcacık filmlerin damar titreten her karesinde dünya döndükçe yaşamaya devam edeceksin... Hem de kalbimizi her sahnede sızlatan özlemlerle...