Mahalle âdâbı
Unutamadığım gözlemlerimden birini, anlatmak istiyorum. Bir çocuk çığlığı üzerine, sesin geldiği yere döndüm. Kadıncağız ne yapsa kucağındaki kızını susturamıyordu. Sonunda yere bıraktı. Muhtemelen 3-4 yaşlarındaki velet ortalığı yıkıyordu. Anne yere doğru eğildi ve bir şeyler söylemeye devam etti. Küçücük şey, aniden kadıncağızın suratına tokatlar atmaya başladı. Yüzü gözü kızarıncaya kadar vurdu. Anne ellerini bile tutmadı. Bir süre şaşkınlıkla izledim sonra dayanamayıp oradan uzaklaştım. Kaçtım bile diyebilirim. Böyle yetiştirilen çocuktan ne hayır geleceğini tahmin etmek bile istemiyorum.
Babamın görevi nedeniyle İzmir'deyiz. Anasını tokatlayın kızın yaşlarındayım. Damlacık'ta Adalet Partisi'nin başkanı olacak Org. Ragıp Gümüşpala'ya komşuyuz. Fırsat buldukça sokağa çıkmaya bayılıyorum. Annem ilk defa bana para verdi ve hemen yakındaki bakkaldan ekmek almamı istedi. Dönüşte çocuklar bilye -misket- oynuyorlardı. Onları seyretmeye dalınca geciktim. Neden sonra koltuk altımda ekmekle kapıyı çaldım. Tam içeri girerken havalandığımı hissettim. Annem sol kulağımdan yakalamıştı. Bir yandan da bağırıyordu; "Bunca zaman neredeydin sen?". Yüzümde yanmayla karışık sıcaklık hissettim. Kulağım yarılmıştı. Bu defa annemin öfkesinin yerini panik ve üzüntü almıştı. Kucağına çekti ve doğru hastaneye. Yırtılan yer dikildi ve eve döndük. Hani derler ya "kulağına küpe olsun diye" tam öylesi. Yıllar yılı bu olaydan epey ders çıkardım.
Tokat faslı
Vefa Lisesi'ndeyim. Soğuk bir kış günü. İlk iki ders boş. Hoca yoktu. Birden kapı açıldı ve Başmuavin Cihat Arbek içeri daldı. Gürültüye geldiğini söyledi. Sonradan o da gazeteci olacak sıra arkadaşım Naci Yalınkılıç'la dalaşmamızı kesmemiştik. Cihat Hoca hızlı adımlarla yanıma sokuldu suratıma öyle bir şamar indirdi ki, beş parmağının izi kaldı. Bu da hayatta aldığım "uygulamalı dersler"den biriydi. Yıllar sonra Arbek'in cenazesine gittiğimde hep bu olayı düşündüm. Aklıma geldikçe hâlâ Fatiha okurum.
Şimdilerde medyaya bir göz atın. "Öğrencisini döven öğretmen" haberlerinden geçilmiyor. Kulağı çekilen çocuğun velisi önce televizyona sonra adliyeye gidiyor. Bu nasıl iş? Yerden yere vurduğumuz İngiltere'de köklü eğitim kurumlarında hâlâ "falaka cezası" var. Yani atalarımızın "eti senin kemiği benim"ini onlara bıraktık.
Semt kültürü
Bırakın çocukluğu gençlik yıllarımda dahi önemli düsturlar mevcuttu. Sigara içerken 3-5 büyüğü görsek, çaktırmadan söndürürdük. Anında izmaritini yok ederdik. Flörtünle hatta nişanlınla el ele gezemezdin. Mahallenin büyüklerine saygı göstermek mecburiyetti. Edep vardı. Ben 70'ime geldim hayatta bir kere "bacak bacak üstüne atamadım". Deneme fırsatım dahi olmadı. Masanın üstüne ayaklarını koyanlara sinir olurum. Bir keresinde bu hareketi yapan sayfa sekreterini, ayaklarını bükerek yere düşürdüm. Bu delikanlı bana kızıp istifa etti. Şimdi medyamızın önemli gazetelerinden birinde. Künyede adı bile var. Bu olayın iyi tarafı, beni her gördüğünde ayağa fırlıyor.
Paylaşma önemli
Evde köfte ve balık pişirildiği zaman kokunun yayılmaması için her türlü tedbir alınırdı. Yine de koku dağılmışsa, mutlaka çevredekilere pişirilenlerden dağıtılırdı. Bahçedeki dut ağacı silkeleneceğinde mahallenin kadınları birlikte çarşaf gererlerdi. Toplananlar kardeş payı yapılırdı. İğde ve ıhlamurda da aynı imece vardı. Çevreden cenaze çıkmışsa hiçbir evden müzik sesi duyamazdınız. Gerekli günler geçtikten sonra normal hayata dönülürdü. "Kırkı çıkana kadar" yapılan yiyecekler rahmetlinin evine taşınırdı. Helva birlikte kavrulurdu. O yıllarda kapıların kilitlendiğini dahi bilmem.
Çizmeyle girenler
Meslektaşım Erkan Yiğit vakit namazları kılar. Eşi Hakk'a yürüdükten sonra ibadetini camide yapmaya çalışıyor. O anlattı; "Sabah namazına her zamanki gibi erken gittim. Tespih çekip dua ediyorum. İçeri 17-18 yaşlarında iki genç girdi. Blucinli olan kız çizmelerini çıkarmadı. Ters baktığımı fark edince, oradan galoş alıp ayağına geçirdi. Bir yandan da bana kötü kötü bakıyor. Duayı bitirdim ve ona uyarıda bulundum; 'Sen hiç camiye ayakkabıyla giren Hristiyan gördün mü?' 'Sana ne' diyerek söylemediğini bırakmadı. Neyse ki çabuk uzaklaştı. Kaçar gibi."
2017'ye geldik ama durum bu. Aile terbiyesi kalmadı. Kurban olduğum "mahalle adabı" yok oldu. Allah daha beterinden korusun.