Biz Türkiye'de, ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi'nin iç siyasete etkisini konuşurken, İran Cumhurbaşkanı Ruhani, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun tehditleri üzerine, ''Sen kim oluyorsun da İran ve dünya adına karar veriyorsun? Amerika'nın diğer tüm ülkeler adına tek taraflı kararlar almasını artık dünya kabul etmiyor. O çağ kapandı, artık ülkeler bağımsız. İran, ulusun desteğiyle yoluna devam edecek" dedi.
ABD, İran'a ambargo koyarak hiçbir yere varamayacağını anladı. Gerçi, Türkiye'yi de Rıza Zarrab üzerinden yargılamaya kalktılar ama Türkiye de Papaz Andrew Craig Brunson üzerinden ABD'yi yargılıyor!
***
Türkiye, ABD'yi terör örgütleri kurmak veya silahlandırarak desteklemek suçlarından da yargılayabilir, son FETÖ'cü darbe girişimini planlamakla da!
Eski darbelerin tamamı da ABD'ye fatura edilebilir ve Türkiye, ABD'den tarihin en büyük tazminatını isteyebilir! Zira bu darbeler ve darbe girişimlerinin Türkiye'ye verdiği zarar, çok büyük boyutlardadır.
Bazıları, bu düşünceleri hafife alabilir! Sonuçta Türkiye'nin geleceği nokta budur. Zira Serdar Turgut'un tespitlerine göre artık ABD'yi yöneten kadro, Türkiye ile İsrail arasında bir Armageddon savaşı olacağına inanıyor.
Yani asıl hedefleri İran'dan çok Türkiye!
İran üzerinde odaklanmalarının sebebi, en büyük rakipleri Çin'in ipekyolu projesini engellemek ve İran'dan Çin'e enerji akışını durdurmak içindir.
***
Elimizde ABD'nin gücünün ne olduğunu gösteren bir veri var.
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, devlet başkanlığı seçimlerini ilk turda yüzde 68'le kazanarak yeniden seçildi.
ABD, Hugo Chavez'i darbe ve ayaklanma gibi yollarla indirmek istemiş ve becerememişti. Aynı yöntemleri Maduro'ya karşı da denediler ama sonuç ortada. Üstelik petrol fiyatları da yükseliyor! Venezuela petrolden geçinen bir ülke olarak bu sayede ekonomik olarak düze çıkabilir...
Maduro, zafer konuşmasında amacının, emperyalist güçlerle mücadele etmek olduğunu ve Venezuela halkının "büyük bir cesaret ve asalet örneği" göstererek kendisini başkan seçtiğini söyledi.
Bilindiği gibi Maduro, Diriliş dizisinde gördüğü Oğuz börkünü giydi. Kayı Boyu'nun sembolü ile fotoğraf çektirdi.
Aslında "Oğuz olmak", birleşik okları ifade eder! Bu itibarla "Oğuz olmak", Hacı Bektaş-ı Veli'nin ifadesiyle "bir olmak, iri olmak, diri olmak" demektir. Maduro, diziden bu mesajı çıkarmış ki Oğuz olmaya karar vermiş...
Fakat bizim siyasilerimiz, iktidara ulaşabilmek için dış destek aradığından ve Türklükle sorunları olduğu için, Oğuz olmayı da içlerine sindiremediğinden Amerikan rüzgârına kapılıveriyor. Sonuçta Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanı da oluyorlar; Libya ve Suriye'de Amerikan planlamasına katılarak, kendi dindaşlarına karşı Truva Atı da...
***
Türkiye'nin içine düştüğü ekonomik ve siyasi krizin sebebi, kapasiteleri yetersiz olduğu halde, ülkeyi yönetme sevdasına kapılmış siyasilerin, içeride sıkıştırılınca kendilerini ABD'nin kucağına atmalarıdır. Teslimiyetin asıl sebebi, kifayetsiz muhterislerin yönetme sevdasıdır. Fakat ABD, bir taraftan da terörü destekleyerek Türkiye'nin altını oymaya çalışmaktadır. İktidar, masaya oturup her türlü taviz vermeye hazır olduğu terör örgütü yüzünden oyları düşünce, ancak terörle mücadele başlatmıştır. İktidarı kaybetme korkusu ile ve rejimi de değiştirmek için kısa bir süreliğine milliyetçi de oldular.
Şimdi sorun şu ki, böyle bir iktidarla aynı yöntemler üzerinden mücadele etmeye kalkışanlar var. Sanki iktidar Amerikan projelerine karşı direniyor da diğerleri Amerikancı gibi bir hava estiriyorlar!
Üstelik Amerika'nın gücü, ancak Kudüs'e elçilik taşıyan Paraguay ve Guatemala'yı etkiliyor! Venezuela ve İran'a sökmüyor! Bütün mesele biraz millî hassasiyet, biraz cesaret sahibi olmak yahu!
