Laikliğin bağrına inen kırbaç!..
Bir şehrin yoksul meydanı... İnsanlar, kalabalıklar ve ne yazık ki tuhaf bir heyecan ve yarışı andıran bir garip panik...
Yaşamın geleceği ve insan onuruyla ilgili herşeyi sanki bir kenara itivermiş, bir çırpıda unutuvermiş; aslında insanı kendi kılığından da uzaklaştırmış bir garip merakın toplanma yeri gibi orası!..
Ortalık sanki karnaval havası, sanki bayram yeri o meydanın insanlığa sinsice taarruz edilen zavallı çevresinde!.. Herkeste ama herkeste bir telaş ve bir heyecan var ki, işte onu hiç sormayın!..
O meydanın ortasında palyaço ya da sihirbazlık gösterisi yok aslında!..
İnsanları güldürecek, neşelendirecek, dertlerinden uzaklaştıracak, nefes aldıracak bir gösteri yok aslında o meydanın meraklılarca kuşatılmış tam ortasında!..
Birileri şapkadan tavşan çıkarttığını göstermek için de sahne kurmamış oraya!.. Birileri fal da bakmayacak, "kader" ve gelecek tellallığının kirli iskambil kağıtlarının üzerinden!..
Hiç kuşkunuz olmasın; İnsanlık Mars'ta yaşam izleri ararken, işte o meydanda, mars ediliyor insanlık!..
Üstelik de; hemcinslerinin sonunu heyacanla bekleyen kadınların, kendi geleceklerini bile sorgulamaktan aciz kalmış gözlerinin, hislerinin, kalplerinin ve vicdanlarının önünde tuş ediliyor insanlık!!!
Neredeyse tamamı kadın olan izleyicilerin yüzünde yalnızca şaşkınlık yok, tuhaf bir heyecan ve ne yazık ki kimilerinde ise utanç verici bir tebessüm de var ki, en acısı bu olsa gerek...
Dışarıdan fotoğraflara yansıyan manzara böyledir de; İşte onların, yani izlemekle yetinenlerin ruh dünyasında ve de o an içlerinde, onları pervasızca teslim alan ezik bir öfke midir, gaflete tutunmuş bir merak mıdır, varın onu da siz düşünün artık...
***
İşkencenin nefesini seyretmek!..
Bugünlerde "kader"ini sandıkta oylamaya hazırlanan Türkiye'den uzaklardaki o meydandan yansıyan dehşet verici manzara çok düşündürdü beni...
İşte o meydandan fotoğraflarla yansıdığına göre; Bir yarış halinde ki herkes; haber peşindeki foto muhabirlerini bile kıskandıracak biçimde, cep telefonları panikle havadayken bekliyorlar...
Objektiler utanç verici, insanlık dışı ve aslında uygar dünya için basbayağı kahredici bir manzarayı kaydetmek için nefes bile alınmadan hazır tutuluyor ki, vahhhh!!!
Hiç kimse; İnsanın içini ezen, çok düşündüren o kahredici gösterinin hiçbir anını, manzaranın hiçbir detayını ve az sonra gökyüzüne yansıyacak acının nefesini bile kaçırmak istemiyor belli ki!..
Ve de ne yazık ki herkes, çağdaşlığı-uygarlığı-haklarını özümsemiş dünyadaki tüm kadınların yüreğini sarsan o manzarayı daha iyi açıdan görüntülemek için adeta birbirini eziyor, birbirini itiyor, birbirinin üzerine çıkmaya çalışıyor!..
***
Celladın gafil izleyicileri!..
İşte, "laik Türkiye Cumhuriyeti"nden çok uzaklardadır o zavallılık meydanı!..
Kadınların değişmeyen "kader"lerinin bizzat kadın eliyle ve kadınların önünde tarumur edildiği, insanlığa eziyet edildiği ve çağdışı cezalar biçildiği, ne yazık ki herşeyin normal sayıldığı o meydan bizden çok uzaklarda "şimdilik!!!"
Ve seyirci kadınlar!.. Hepsi hazır ve birazdan başlayacak gösteriyi görüntülemek için en iyi konumu alma çabasında olan, şaşkın belki de çoğu gafletten ne yaptığının farkında bile olmayan kadınlar!!!
Hepsi karanlığın emrine itaat etmişçesine aynı yöne bakan, aynı tuzağı ve cezayı izlemekle görevlendirilmiş kadınlar!..
İşte ortada; Yani meydanda "cellat" kılıklı adamlar çaresizlikten sinmiş, adeta teslim olmuş ve boyun eğdirilmiş genç bir kadının başında durmuşlar... Belli ki o hazin gösterinin başlaması için işaret bekliyorlar...
Siyahlar giyinmiş celladın önünde ve arkasında ise yeşiller giyinmiş iki kadın yardımcısı var ki, manzaraya en yakın onlar...
Onlar da görevli belli ki... Onlar da hemcinslerinin başında, belki de çaresizce olacakları bekliyorlar...
İnfaz işareti geliyor az sonra... Ve bir nesne havaya kalkar kalkmaz diz çöktürülmüş olan kadının sırtına sertçe iniveriyor... Sonra bir daha... Bir daha... Ve de bir daha!..
Suçlu kadınlar sırayla o meydanın ortasında; işte o kırbacın altına getiriliyor ve çevrede birikmiş yüzlerce kadının meraklı-heyecanlı bakışlarının önünde tek tek cezalandırılıyor...
Çığlıklar ve haykırışlar birbirine karışırken, kadınlardan biri daha beşinci darbede, acı içinde baygınlık geçiriyor...
İnsaf, celladın elinde zavallı bir köleye dönmüş olmalı ki, 11. darbe tamamlanana kadar görevini keyifle yerine getiriyor!..
Celladın ve kurbanın bu alışılmış görüntülerine geri kalmış, sözde "şeriat"la yönetilen karanlık ülkelerde sıklıkla rastlanıyor...
Sıradan, sık tekrarlanan, kimsenin ne tuhaf ki karşı çıkmadığı çıkamadığı ve ne yazık ki milyonlarca insanın da adeta alkışlarcasına keyifle, merakla ve heyecanla izlediği insanlık dışı manzaralar...
Ve teknolojinin olaylarla insanları iyice yakınlaştırdığı bir çağda; böylesine karanlık infazlar meydanlarda yapılırken, kimileri yalnızca "ceza"ya değil, aslında kendi "gaflet"lerine de "tanık"lık ediyorlar da haberleri yok!..
***
"Açe"nin acısından ders!..
Yukarıda anlatılan vahim manzara Endonezya'nın sözde "şeriat"la yönetilen "Açe" eyaletinden önceki gün dünya medyasına yansıdı...
"Evlilik dışı ilişki" suçlamasıyla 5'i kadın 8 kişiye kırbaç cezası verilirken, özellikle kadınların, hemcinslerinin çektiği acıyı hararetle görüntülemesi kırbaçtan çok daha fazla dikkatini çekmiş dünya basınının...
Haberi duyuran ajans diyor ki, "Cezalar şehir meydanında infaz edilirken izlemek isteyenler izdiham yaratınca güvenliği sağlamak için askerler çağrıldı... Acıya dayanamayan bir kadına su verildikten sonra kırbaçlamaya devam edildi!.. İşkenceyi izlemek için en ön sırada yer tutan kadınlar ise büyük bir heves ve heyecanla fotoğraf çekme yarışına girdi..."
Köşesinde sıklıkla kadına şiddet olaylarına tepki gösteren ve töre vahşetinin kahredici öykülerini de yazan bir gazeteci şu bahar ayının bir hafta sonunda işkence manzarasını neden tasvir etti diye sormayın...
Yanıtımız bellidir; Nüfusunun yarısı kadın olan laik Türkiye "kader seçimi"ne hazırlanırken, "Açe"nin acısına bakmak bile cumhuriyetin- laikliğin değerini bilmek ve ona göre adım atmak için yeterli kanıt değil mi?..