Kuyu'nun hatırlattığı

Bir köpek yavrusunun kurtuluş öyküsü herkesin ilgi alanı oldu. Düştüğü su sondajı kuyusundan 13 gün süren çabalar sonucu çıkarıldı. Minik Kangal'a konulan isme bayıldım; KUYU. İnsanımızın yaratıcılığının ürünü. Haber kanallarının mutlu sonu aktarışları muhteşemdi. Görüntülerde Ömür Gedik'i dahi fark ettim. Bu kızı iki kere seviyorum. Hayvanlara tutkusu bambaşka. Buz gibi havada, zifiri karanlıkta orada. Öbür olumlu tarafını da atlamayayım; iyi Beşiktaşlı -bu tabiri ilk defa Aziz Yıldırım'dan duymuştum. Bir arkadaşımı onunla tanıştırırken, hasta Fenerbahçeli dedim. O da karşı çıktı; iyi Fenerbahçeli-. O gün bugündür hastayı hastaneye bıraktım.

Dayanışma

Bahçeşehir Lisesi öğrencileri robot kol yaptılar. AFAD ekipleri çadır kurdular. İtfaiyeciler gece gündüz çalıştılar. Zonguldak Taş Kömürü'nün kurtarma takımı havalandırmadan beslenmeye kadar katkıda bulundu. Sonuçta dört ayaklı da olsa bir canlı hayata döndürüldü. Sanırım Kuyu uzun süre gündemde kalmayı sürdürecek. Müge Anlı'nın kucağındaki stüdyo görüntüleri bunun işareti. Sokaklardan kurtuldu. Yeni yuvası Beykozlu itfaiyecilerin hizmet binası.

Ya ötekiler

Bu olay, hayvan sevmezlerin vicdanını yumuşatır mı? Hiç sanmıyorum. Böyle bir yazıyı kötü örnek vererek tamamlamak istemiyorum. Onun için size geçmişten kalan, bire bir yaşadığım öyküyü aktarıp, devam edeceğim. Bu gerçek bir vakadır.

Kartal'dan Yılan'a

Washington DC'deki hayvanat bahçesi, dünyanın metrekare olarak en geniş alanlılarındandır. Dolaşırken, bir gün yetmedi. 10 saatte tamamını göremedim. En geniş alan Amerika'nın sembolü "Kel Kartal"a -boyunlarındaki beyaz kuşaktan dolayı bu isim verilmekte- ayrılmıştı. Vodafone Arena'dan daha büyük yerde yaşıyorlar. Uçuyorlar. Çoğalabiliyorlar. Aklınıza gelen gelmeyen her türlü hayvan burada. binlerce tanıtım plakası arasında sadece üç tanesinde Türkiye adını gördüm; "Kurt, Çakal ve Deve".

Dolaşırken yılanların havalandırma saati idi. Özel kafeslerinde -büyük tel kovalar- güneşe çıkarılmışlardı. Ziyaretimden iki gün sonra televizyonlardaki uyarılar dikkatimi çekti. "Dünyanın en zehirli yılanı kayboldu." Polis hatta CIA ve FBI'ı seferber oldu. neden sonra çalındığı sonucuna varıldı. Aradan bir gün daha geçince bu işi 12 yaşında bir zenci çocuğun yaptığı ortaya çıktı. Dramatik olan, yılan çocuğu sokmuştu. Bırakın ülkeyi dünya çapında seferberlik ilan edildi. Çünkü hayvanın geldiği yer Zaire idi. Panzehiri sadece bu ülkede mevcuttu. Ufaklık mevcut imkân ve serumlarla yaşatılmaya çalışılırken Hava Kuvvetleri devreye girdi. Üç aşamalı plan uygulamaya sokuldu. ABD-Fransa-Zaire arasında üç ayrı uçak havalandırıldı. Hani üçlü bayrak yarışı gibi. Dünya nefesini tutup bu hava koşusunu izlemeye başladı. Paris'ten Washington'a uçuşta yani son etap başladığında dualar çoğaldı. Beklenen serum Amerikan hava sahasına girdiğinde ise acı haber geldi; "Küçük Sam hayatını kaybetmişti".

Kuyu'dan söz açmışken sizi nerelere götürdüm. Sonu hüzünlü bitse de güzel bir dayanışmayı anlattım. Yeri geldi "beş oklu kirpi"yi kurtaran kahramanları kutlayıp, konuyu tamamlamak istiyorum.

***

Nostalji

TRT-Müzik'te "Hey Gidi Günler"e takıldım. Bıyıklı ve bol saçlı bir genç çıktı. Yıl 1979 ve şarkıcının ismi olarak Gökhan yazıldı. "Kalbimin Sesini Dinle, Şarkımı Birlikte Söyle" isimli parçayı okuyordu. Müziği tanıdım. Peki seslendiren kimdi? Biraz gayretten sonra onu da çıkardım; Gökhan Abur. NTV'nin Meteoroloji Mühendisi, "Hava Durumu Sorumlusu". Gerçekten "HEY GİDİ GÜNLER".

Aynı programda Barış Manço vardı: Bugün yok. Beyaz Kelebekler mevcuttu yarısını trafik kazasında kaybettik. Esmeray da bunlardan. Tek değişmeyen Nilüfer'di. 1983'ten bu yana hâlâ aynı. 34 sene sonra meşhur sözü hatırlattı; "İspenç tavuk her dem taze".

***

Bir konser:

Uğur Çınar ve Ela Altın, "Gönül Şarkıları Konseri" veriyor. 25 Şubat Cumartesi akşamı Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi'nde sahne alacaklar. İki farklı sesten 1960-'70'li dönemin unutulmaz eserleri söylenecek.

Yazarın Diğer Yazıları