Kuvveti kötüye kullanmak
TOPLUM, fosilleşmiş bir siyasal anlayışın egemen hale gelmesi sonucu sıkıntılardan kurtulamıyor, kısıtlamalar ve çarpık uygulamalar yüzünden de, demokratik bir ortamda yaşama imkânı bulamıyor...
Böyle bir çirkin ortamı oluşturan neden ise "Kuvvetler ayrılığı"nın dikkate alınmaması...
Yasama, Yürütme ve Yargı erklerine ait görevlerin iç içe geçirilmesi suretiyle demokratik anlayış allak bullak edildi. Bu gelişme, geçen yüzyıllarda kalan ve fosil haline gelen anlayışın bu yüzyıla sarkan mirasıdır...
Bu mirası reddeden ülkeler demokratik hale geldi; sahiplenenler ise demokrasi dışı kaldı...
Peki biz neredeyiz...
Nerede olduğumuz, hangi grupta bulunduğumuz çırılçıplak ortada değil mi...
* * *
Devlet yönetiminin birbirinden ayrı fakat amacı ve hedefi aynı değerleri, iki asır önce Baron de Montesquieu tarafından yasama, yürütme ve yargı güçlerinin ayrılığı olarak ortaya konuldu...
Bu üç erkin temel görevi hak, hukuk ve adaletle devletin ayakta durmasını sağlamak, bunu yaparken de toplumun varlığını ve insan gibi yaşamasını ön plana çıkarmaktı...
Montesquieu'ye göre; bir kuvvet, karşısında kendi cinsinden başka bir kuvvete rastlamadıkça dolu dizgin gider.
Kuvvet sahibi herkes, bunu kötüye kullanmaya meyledebilir ve kuvvetine hudut buluncaya kadar yürümeyi sürdürür.
Dünyada hâlâ bu yaşanmıyor mu...
O halde fazilet bile sınırlanmaya muhtaçtır, demek yanlış olmaz...
Montesquieu'nün bu fikri 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi'nde "Herhangi bir cemiyette vatandaş hakları teminata bağlanmamış ve kuvvetler ayrılığı temin edilmemişse o devletin anayasası yoktur" şeklinde ifade ediliyor.
Bizde de kuvvetler ayrılığı son anayasa değişikliğiyle kuvvetler birliği haline getirildiğine ve tek noktadan çıkıp tek noktaya odaklandığına göre anayasamız var mıdır, yok mudur tartışılabilir...
Devletin başı, "AYM'nin kararlarını tanımıyorum" derse, mahkemenin kararlarını uygulamazsa, hukuka dayalı önerileri dikkate almazsa, anayasamızın varlığı herhalde tartışılır ve hukuk da, askıya alınmış anayasayla birlikte hükümsüz bırakılmış olur!
* * *
Fosilleşmiş anlayıştan kurtulmak zorundayız...
İnsan gibi yaşamak için tek şart bu...
Allah kelâmına sadakat
ERDOĞAN gündemi değiştirmeden duramıyor; bu defa da İslâmın güncellenmesini gündem maddesine çevirmek istedi...
Özetleyerek ifade edeyim, dinin güncellenmesi konusu devletin, ya da siyasal iradenin işi değildir. Çünkü cumhuriyet laik devlet demiştir, laik devletin görevleri arasında dini güncelleme söz konusu olamaz...
Dinin bireyler tarafından iyice öğrenilmesi ancak din adamlarının çalışmalarına bağlıdır...
İçtihatlar dahil her konuda yapılacak yorumlarda da Kur'an'a bağlı kalınmalıdır...
* * *
Evet din güncellenemez...
Daha düzgün bir manevi hayat ancak Allah'ın kelâmına sadakatle yaşanabilir...
Laiklik de bireye bu kolaylığı sağlar...
Önemli olan laikliğin savunulmasıdır; bireyler laikliği gerektiği şekilde savunursa, yobazlar da dini rayından çıkaramaz!
Herifin hesabına bakın
BÖLGEMİZDE yeni gelişmeler var; ABD Başkanı Trump yeni bir yalan daha söyledi ve Suriye'de konuşlanan askerlerini çekeceğini açıkladı... Yani bundan böyle PKK/PYD/YPG çete topluluğuna hiçbir destek vermeyecekler...
Acaba öyle mi, dediklerini yapacaklar mı...
Sanmıyorum...
Bu ifade düpedüz yalan; şu anda Suriye'de 11 ABD üssü var ama bunların terk edileceğine dair tek emare yok...
Rusya, Suriye'de olduğu sürece ABD'nin ülkeyi terk etmesi söz konusu olamaz...
Trump bunu uygularsa ülkesinin planları suya düşmüş olur, göz koydukları bölgedeki enerjiyi de kontrol altına alamazlar...
* * *
Trump deli dolu bir tip; hem bölgeden çekileceğini yayıyor, hem de askeri harcamalar için Suudiler'den 4 milyar dolar istiyor..
Tarafların bu konuda anlaştığı açıklandı...
Böylece, terör çete topluluğuna aktarılan silah ve mühimmatın bedeli de tahsil edilmiş olacak...
Bezirgânın hesabı böyle, bakalım tutacak mı...