Kronik sorunlar nasıl çözülür

Ekonominin, enflasyon, işsizlik, cari açık şeklinde yükselen ateşini düşürmek için bugüne kadar AKP iktidarı değişik paketler, değişik zamanda yapılmak üzere binlerce önlem açıkladı. Ne var ki, 2004 yılında da enflasyon yüzde 8-10 arasındaydı, bu gün de aynı seviyededir. Cari açık arttı, azaldı ve fakat halen 34 milyar dolardır. 2001 kriz yılında işsizlik oranı yüzde 8.2, ertesi yıl 2002'de yüzde 10.3 ve şimdi açıklanan işsizlik oranı yüzde 11.3'dir ve fiili işsizlik oranı ise yüzde 17.4 oldu.

TÜİK'in rakamlara takla artırması da bir işe yaramıyor. Çünkü ekonomideki daralma, rakamlarda farklı da olsa, dükkanlar ve bankalar kapanıyor, işçi çıkarmalar artıyor.

AKP iktidarı neden bu sorunları çözemedi? Çözümsüzlüğün temel nedeni, popülizme dönük günlük politikalardır. Zira iktidarın açıklanmayan ve fakat açıkça görünen temel anlayışı, uzun vadeli yapısal çözümlerin kemer sıkmaya neden olacağı ve bunun da AKP'nin oy potansiyelini düşüreceği doğrultusundadır.

Öte yandan AKP iktidarı bu açığını kapamak için sık sık, aslında ilgisi olmadığı halde yapısal çözümlerden söz ediyor. Söz gelimi vergi oranlarını, asgari ücretleri veya yurt dışı fonlarını artırmak veya düşürmeye de yapısal çözüm diyorlar. Gerçekte bu önlemler yapısal önlemler değildir.

Türkiye'nin, siyasi, sosyal ve ekonomik alanda mevcut yapısal sorunları birbirini etkiliyor. Eğer çözüm olacaksa tümüyle ve bir koordinasyon içinde yapılmalıdır.

Siyasal alanda temel yapısal sorun yasama, yürütme ve yargı kuvvetler ayrılığının zedelenmesi, tarafsız yargının bilinen nedenlerle yapısının değiştirilmesidir. Buna bağlı olarak hukuk düzeninde tarafsızlığın tartışılması ve mülkiyet hakları, insan hakları ve demokratik özgürlüklerde denge yapısının bozulmasıdır. Bu husus, uluslararası kuruluşlar ve AB raporlarında yer almıştır.

Ayrıca siyasette bütün siyasi partiler için, siyasi İslam motifinin öne çıkması, eğitim sistemindeki kalite bozulması da yapısal sorunlar içinde yer almaktadır.

Ekonomiye gelince; başta devlette ve özel sektörde verimliliğin düşmesi gelmektedir. Devlette şeffaflığın azalması, devletin Fetö terörü gibi paralel yapılar tarafından işgal edilmesine göz yumulması, Merkez Bankası'na aşırı müdahale, merkezi devlet ve mahalli idareler arasında yetki ve sorumluluk çatışması, bütçeden iş yaratmaya değil, popülizme dönük harcama yapılması, devlette verimliliğin düşmesine neden olmuştur.

Üretimde verimliliğin düşük olduğunu, imalat sanayiinde ortalama kapasite kullanım oranının yüzde 75 gibi çok düşük seviyede olması gösteriyor.

Muhakkak ki ortalama kapasite kullanım oranı yüzde 100 olmaz. Zira üretimde çeşitli aksamalar olabilir: Elektrik kesilmeleri, makine arızaları, makine ve tesisatın bakım araları ve grevler gibi sorunlarla kapasite kullanımında düşüşler ortaya çıkar. Ancak genellikle imalat sanayiinde ortalama kapasite kullanım oranı yüzde 85 ile yüzde 90 arasında olur. Yüzde 75 çok düşük kapasitedir.

Kapasite kullanım oranının düşük olmasının bir nedeni, üretimin ithal ara malı ve ham maddeye bağımlı olmasıdır. Bu anlamda üretimde de ithalata bağımlı olmak gibi bir yapısal sorun vardır.

Bir başka nedeni, piyasada oligopol yapıların olmasıdır. Piyasada oligopol yapıların olması, kartelleşmenin yoğun olması, rekabeti bozmuştur. Yani piyasada da yapısal sorun olarak eksik rekabet vardır.

Sonuç olarak, eğer yaşamakta olduğumuz ekonomik sorunlardan kurtulmak istiyorsak, önce yukarıda kısmen saydığım yapısal sorunları çözmemiz gerekir. Çözüm ise önce niyetten geçer. Bugünkü iktidarın böyle bir niyeti görünmüyor.

Yazarın Diğer Yazıları