‘Kızıl’ yakışırdı
“Al Saray” desek olmaz. “Kırmızı Saray” desek olmaz. “Kızıl Saray” desek hiç olmaz.
“Komünistler”in dünyada ve Türkiye’de ettikleri ciğerimize işlemiş, “kızıl” ve “komünist” hemen yan yana geliyor, tüylerimiz diken diken oluyor! “Kızılhisar” adlı bir ilçemizin güzelim ismi bile “komünistler” yüzünden değiştirildi.
Recep T. Erdoğan’ın, cumhurbaşkanı olacağını hesaplayarak yaptırdığı “saray”a bir türlü ad bulamıyoruz... Kıyıdan kıyıdan “Ak Saray”da karar kılınmak üzere...
Aslında Türk’e kırmızı yakışırdı. Ama aynı rengi ifade eden adlar problemli...
“Kızıl” komünistlerin. Geri almak Türk’e yakışmaz; hem komünizm çöktü; yenilenenin üzerine gidip şanımıza leke süremeyiz! Adamlar nostaljiyle yaşıyorlar, bir de ellerinden “kızıl”ı alırsak hepten çökerler!
“Türk” diyorum ama R. T. Erdoğan’ın “Türk” kaygısı yok... Onun için “kızıl” hiç aklına gelmemiştir.
Bayrağımızın zemini kızıl. “Al bayrağımız” diyoruz... “Türk bayrağı” diyoruz... Muktedir güç, “Türk bayrağı” adlandırmasının zihinlerimizin çeperlerine kadar işlendiğinin idrâkinde olduğu için bu adlandırmayı değiştirmeyi mümkün göremiyor. “Yukarısı” değiştirmeyi dillendirmiyor/dillendiremiyor ama aşağısı “Değiştirelim.” diyebilmiştir. Belli ki, aşağıdan aşağıya efkâr-ı umumiyeyi alıştırma temrinine başlamışlardı. Hatırlarsınız, bu köşede adını birkaç defa vererek ağır tenkit etmiştim: “Yandaş” bir hanım yazar PKK’ya hoş görünmek için bayrağın adını değiştirmeyi teklif edebilmişti! (PKK’nın bir “legal” partisinin paralel başkanını referans göstermişti.) Ve hanım yazar AKP cenahında daha bir el üstünde tutulmaya başlanmıştı. O hanım hâlâ o cenahın her an saldırıya hazır bir “dişi kaplanı” !
Bişkek’teyiz... Beraberimizdeki Kırgız: “Şu cer Ak Üy” dedi. Arabadaydık. Hızla geçtik. Pek fark edemedim. Meclis binasıymış.
Bişkek’teki o yer Ak Ev... Washington’daki de Türkiye Türkçesinde “Beyaz Saray” ... İngilizcesi “White House”. Tam çevirirsek “Beyaz Ev=Ak Ev”. Bizde biri “Beyaz Saray” diye adlandırmış, başkaları da onu takip edince ad öyle kalmış.
Niye renge göre isimlendiriliyor ki... Nihayetinde başkanın veya cumhurbaşkanının ikamet ettiği mekân. Bilmiyorum ama Kırgızistan’da “Ak Üy” diye adlandırılması, bizde “Ak Saray”a meyledilmesi özenti.
“Saray” adlandırması beni rahatsız etmiştir. Saray, “saltanat”ı hatırlatıyor. “Saltanat”ın mecazî anlamını da düşünmeliyiz... Debdebe, dediğim dedik, astığım astık, kestiğim kestik...
Adlî işlerin görüldüğü yere bile “saray” diyoruz. Katile, hırsıza, yolsuza, rüşvetçiye “saray”da hüküm veriliyor.
Simitçilerin “saray”ına ne demeli?! Fakirin saray rüyası... Sarayda oturup simit yemenin keyfi başka olsa gerek!
Bir renk vermek gerekiyorsa, bina kırmızı yapılmalı ve “Kırmızı Konak” diye adlandırılmalıydı. Bayrağımızı hatırlatırdı.
Müslüman’a mütevazılık yakışır değil mi... “Saray”ı da bırakıp “Kızıl Konak” diyelim. Tam Türkçe ad... (Kızıllar, yani komünistler kızmazlar sanırım; ödünç istiyoruz! Kızmak... “Kızıl”, “kızmak”tan gelir. Kelime aynı zamanda R. T. Erdoğan’ın tavrına da uygundur. Sık kızıp kızarıyor.)
Yok yok... En iyisi “Cumhurbaşkanlığı Konağı” diyelim.
(Yazıyı yazdıktan sonra öğrendim; “Cumhurbaşkanlığı Sarayı” adı verilecekmiş. “Konak” küçük gelmiş olacak; uyar.)