Kışkırtıcı "milis"ler görevde mi?..
Gün geçmiyor ki, milletin damarına basmaya odaklanmış birileri piyasaya sürülmesin?..
Toplumun tam da burnundan soluduğu, milletin öfkesinin tavan yaptığı bir gergin dönemde basılıyor insanların en hassas damarlarına...
Üstelik bu kışkırtma operasyonları tam da 24 Haziran seçimlerinin ardından; toplumun önemli bir kesiminin şaşkın ve gelecek belirsizliğinin girdabında, ne yapacağını bilemez halde olduğu sırada yaşanıyor!.. Toplumsal huzur açısından en vahimi de bu olsa gerek...
Çünkü son 16 yılda Atatürk'ün ideallerine, düşüncelerine, heykellerine, büstlerine, eserlerine, partisine, adına yüzlerce saldırı oldu ve AKP siyaseti ne yazık ki gereğini pek yapmadı...
Devleti yönetenler, yani AKP'liler bizzat ulusal bayramları sönük hale getirdiği için ve Gazi'nin adını stadlardan sildiği için cumhuriyetle "ezeli düşman"lıkları olanlar cesaret buldu ve daha da pervasız hale geldi...
Velhasıl, kışkırtıcıların cesaret aldığı eylemler için buhranlı bir ortam da var Türkiye'de... Cumhuriyetle adeta hesaplaşma dönemi yaşanıyor bu süreçte... Siyasetten cesaret alanlar içlerindeki kini rahatlıkla kusabiliyor bu günlerde...
Atatürk'ün ezeli düşmanlarının, hasta yataklarında siyasilerce ziyaret edildiği bir dönemde, piyasaya daha kolaylıkla çıkıyor kışkırtıcılar!.. "Atatürk'e saldıranlar nasılsa baştacı, bize de birşey olmaz" düşüncesindeler belli ki?..
***
Bağnaz cesaretin kaynağı!..
Heyhat, tavandan tabana kadar yayılıyor Atatürk düşmanlığı!..
Aşağıdakiler ders ve cesaret alıyor yukarıdakilerden, kışkırtıcılar ise öfkelerini savurmak içn kendilerince yöntemlere sarılıyorlar insafsızca!..
İşte kimileri "vekil" koltuğundan, kimileri yandaş penceresinden ve kimileri de kendisine verilen özel görevin sinsiliğinden saldırıyor;
Örneğin; daha düne kadar TBMM başkanlığı yapmış, yani Gazi'nin koltuğuna oturtulmuş bir zatın Atatürk'ün adını bile ağzına almadığı, ancak "Yeni Anayasa'da laiklik olmasın" dediği zamanlarda yoğunlaştı saldırılar... Raslantı mı bunlar?..
Ve başta Twitter olmak üzere, sosyal medyada, kendini yandaş "gazeteci" diye pazarlayan zavallıların sözde Kemalizm'i ve Altıok'u eleştirme adı altında, aslında Atatürk'ü hedef aldığı günlerde yaşanıyor iğrenç olaylar...
"Kemalistler hesap verecek" diyerek, ağzından tükrükler saçarak bağırıyor tezcanlı bir sakallı Twitter'dan!!!
Ve bu zavallı tetikçi ile benzerlerini, sosyal medyadan, televizyonlardan takip edenler; onların infial uyandıran konuşmalarını dinleyenler, yazdıkları zırvalıkları okuyanlar cesaret buluyorlar cumhuriyete ve Atatürk'e saldırmak için...
***
Saldırganı kim yönlendirdi?..
Konu Büyük Önder'e saldırı olunca, son vahim vaka tam da infial uyandıracak cinsten... Üstelik mide bulandırıcı!..
Yüzünde makyaj, üzerinde kara çarşafla bir genç kızın terbiyesizce hakaretlerle Gazi'yi hedef aldığına ilişkin video önceki günden itibaren sosyal medyada yayılınca, zaten öfkesi burnunda olan kitleler iyice galeyana geldi...
Düşünsenize; sosyal medyada, kendini alçakça gizleyerek klavye arkasına gizlenen soytarıların sahte hesaplarından yapılmadı bu kez Atatürk'e saldırı...
Bir zavallı kalkmış, ta Ankara'ya kadar gitmiş, tam da Anıtkabir'in önünde cep telefonun kamerasını açmış ve başlamış hakarete!.. Nasılsa meydan onların!!!
Üstelik, "Anıtkabir'e geldiğim için utanıyorum, Türkiye'yi Atatürk kurtarmadı" diye zırvaladıktan sonra iğrenç bir küfür savurmuş ki, ne genç kızlığına, ne üzerindeki kıyafete ne de içinde, "ölülerinizi hayırla yaddedin" hadisinin de bulunduğu İslam görüşüne hiç yakışmıyor...
Bu da yetmemiş; o terbiyesizce hakaretin videosunu sosyal medyadan da paylaşmış ki zavallı, dünya alem görsün kışkırtma nasıl yapılırmış dercesine!.. Hem de görüntüsüyle, sesiyle, iğrenç öfkesiyle ve pervasızlığıyla!!!
İstanbul'da oturan "Safiye" adlı bu genç kızın milyonları ayağa kaldıran hakaretlerini "kışkırtma" sayın ya da saymayın...
Ancak hiç kuşkusuz bu iğrenç saldırı, bir cahilin basite alınacak eylemi gibi görünürse, işte asıl gaflet o zaman başlar ki, Gazi'ye, cumhuriyete ve laikliğe saldırıların ardı arkası kesilmez...
Çünkü toplum mühendisliğinin tetikçileri, milletin sabrını taşırmak için ezelden beri uyguladıkları "kurbağa teorisini" bu tür kışkırtıcı eylemler için de kullanırlar ki, milletin refleksleri ne haldeymiş görülsün ve ona göre devam edilebilsin diye!..
Sormak lazım; Atatürk'e saldıran son meczup nerede yetişti, kimler eğitti ve Ankara'ya, Anıtkabir'in tam önüne kadar götürülerek o iğrenç kinini savurmasına kimler önayak oldu?..
Yani; milleti öfkelendirmek, cumhuriyete yönelik olası saldırılar için - halkın tepkisini ölçmek uğruna- taşeron kullanan asıl kışkırtıcılar kimlerdir ve böyle kaç figüranları vardır daha pusuda?..
***
Cumhuriyetin savcıları...
Gelelim sözün özüne; vapurda keman çalanlara "gavur müziği istemiyoruz" diye saldıranlar, sokakta dondurma yiyen küçücük çocuklara "oruç tutun" diye tehdit yağdıranlar...
İstanbul- Kartal'da; erkek arkadaşı tarafından evine bırakıldığı için, adeta "vurun kahpeye" dercesine bir genç kızı linç etmeye kalkanlar ve şortlu kızları minibüslerde- otobüslerde tekmeleyenler...
Atatürk heykellerine saldıranlar, ekranlardan, gazete köşelerinden ve son olayda olduğu gibi Anıtkabir'in önüne kadar giderek Ata'ya hakaret yağdıranlar hangi sinsi merkez tarafından yönlendiriliyor?..
Ne yani; kendisine adeta "Besic milisi" görevi biçerek milletin soyal yaşamını, giyim tarzını ve davranışlarını hizaya getirenler, tetikçilerle kışkırtıcıların asıl amacı "başkanlık" yolunda milleti sindirmek mi?..
AKP iktidarı, İçişleri Bakanlığı ve en önemlisi "cumhuriyet savcıları", kendini adeta İran'daki "din polisi" gibi zannedenlerle millet kışkırtmak için Atatürk'e saldıran zavallılara göz açtırmamalı...
Türkiye'nin FETÖ'den PKK'ya kadar terörle mücadele ettiği "hassas bir dönem"de; üstelik rejimin geleceğiyle ilgili kaygılarının arttığı bir kritik süreçte, "basit, münferit" gibi gösterilen saldırılar büyük infilale sebep olursa, milletin gerçekten huzuru kalmaz...
O halde; kim olursa olsun, ülkenin Atatürk gibi en önemli değerine yönelik iğrenç taaruzlarına artık göz yumulmamalı... Aman dikkat!..