Kırkpınar ve Ali Gümüş
656. Kırkpınar güreşleri bugün tamamlanıyor. Her yıl Temmuz ayının ilk yarısında yapılan güreşlerin yeri Edirne'ye 16 km. mesafede. Kırkpınar'la ilgili efsaneye göre 1356'da Süleyman Paşa komutasındaki akıncılar ilk kez Anadolu'dan Rumeli'ye geçerler. Bu savaşçılardan 40'ı bir süre dinlendikten sonra iki gruba ayrılıp güreşmeye başlarlar. Bunların arasındaki iki pehlivan kıran kırana mücadelelerine rağmen yenişemezler. Sonunda inatları yüzünden ikisi de vefat eder. Arkadaşları onları öldükleri yere gömüp yola devam ederler.
Aradan yıllar geçtikten sonra hayatta kalanlar kabir ziyareti için aynı yere gelirler. Gördükleri adeta bir mucizedir. Pehlivanları defnettikleri yerde kol kalınlığında bir pınar akmaktadır. Halk bu yere önceleri "Kırkların Pınarı" der. Sonradan bu isim "Kırkpınar" olur. Bundan sonra şehitlerin anısına her yıl güreşler düzenlenmeye başlanır. Türk güreşinin büyük ustalarıyla halkın ilgisi çoğalır. 26 yıl başpehlivanlık kazanan Kel Aliço, Koca Yusuf, Çolak Mümin, Adalı Halil ve Kurtdereli Mehmet gibi isimler burada güreş atarlar.
Sınırlarımız dışında kalındığında, tarihi Kırkpınar güreşleri Edirne Sarayiçi'ne taşınır. Sonuncusu da bildiğiniz gibi bu akşam tamamlanacak.
Üç isim ve bir anma
TRT Spor'da yayınlanan Orhan Ayhan'la bu senede aynı konuyu işledi. Kırkpınar için özel program hazırlandı. Konusunda en iyi çalışmalardan birini izledik. Bir kere seçilen konuklar müthişti. Son yılların en başarılı başpehlivanı Ahmet Taşçı vardı. 9 kez kemer takmak kolay değil. Sırım gibi haliyle şu anda güreşse, rahatlıkla birkaç tur atlar. Karamürselli Taşçı'nın yanında Avukat Levent Erdoğan oturuyordu. Beşiktaş'ın eski Asbaşkanı şimdilerde kurduğu "Karamürsel Yağlı Güreş Kulübü"nün başkanlığını sürdürüyor. Çeşitli boylarda genç güreşçilere destek veriyor.
Üçüncü konuk ise Sultan Abdülaziz'in başpehlivanı Kavasoğlu Koca İbrahim'in ikinci göbek torunu Ayhan Sezer'di. Sezer'i, 1999 yılının Kırkpınar Ağası olarak tanımıştık. İlginç bir gözlemimi yazmadan yapamayacağım. Ayhan Sezer'in 18 yıl önceki görüntüsü ile bugünkü halini kıyaslayınca ağzım açık kaldı. Bırakın yaşlanmayı, gençleşmiş. Hani botoksla filan ilgisinin olmadığını biliyorum. Demek ki, genler çok sağlam. Tek fireyi saçlarında gördüm. Neyse, elimizi tahtaya vuralım da nazar değmesin.
Konuşmalar sırasında Pomaklar hakkındaki bir yanlış bilgi düzeltildi. Bu topluluğun köklerinin Bozok Türkleri'nden geldiği önemle vurgulandı.
Federasyona doğru
Üç isim de, Yağlı Güreş Federasyonu hazırlığında olduklarını ifade ettiler. Demek ki merhum Ali Gümüş'ün vasiyeti yerine getirilmek üzere. Türk medyasının en önemli güreş uzmanı bu konuya her zaman önem vermiştir. Gümüş'le uzun yıllar aynı yayın grubunda çalıştım. Bu camiada kimleri tanıdımsa onun sayesindedir. Güreş bilgimin çoğunu da ondan öğrendim. Bu değerli insan 3 Nisan 2015 günü Hakk'a yürümüştü. Her zamanki gibi rahmetle anıyorum.
Eskiye dönüş
Yağlı Güreş Federasyonu hayata geçirildiğinde son yıllarda uyarlanan "Puanlama Güreşi" kaldırılacak. Başa dönülecek. Bir kişi kazanana kadar mücadele devam edecek. Tıpkı Kırkpınar'ın ilk şehitleri örneğindeki gibi. Yani "ölmek var, dönmek yok". Baktım da, Ayhan Sezer'den Levent Erdoğan'a, Ahmet Taşçı'dan Orhan Ayhan'a kadar herkes bu fikirde. Görüşlerini açıkça ifade ettiler.
Örnekler
Eskiye, yani yakışan dönüşlerde bazı konular daha mevcut. Hafifletilmiş kispetler tekrar manda derisinden yapılacak. Aslı gibi 12.5 kiloluk giyilip mücadele edilecek. Şu anda kullanılanlar sadece 2.5 kilo. Ayrıca her biri 58 dikişli olacak.
Türk sporunun atası yağlı güreştir. Orta Asya'da neyse, ona dönüş şart. Hazırlıklar bunun işareti. Zaten, birilerinin çıkıp buna el atmasının zamanı çoktan gelmişti. "Kırmızı dipli mum"la yapılan davet dışında ne hikmetse her şey alafranga hale getirilmişti. UNESCO listesine dahi girmiş "ecdat yadigârı"na herkes sahip çıkmalıdır. Başcazgır Şükrü Kayabaş'ın "Pehlivan pehlivan, işte meydan" dediği sporu gerçek çizgisine çekmek el birliği ile mümkün olur.