Kırım bizimdi ama

Türk doktrininden bahsetmiştim. Bu doktrinin ne kadar gerekli olduğu, Kırım hâdiselerinden sonra bir daha anlaşılmıştır: Nerede Türk varsa, o yer bütün Türklerindir.
Kırım’a Ruslar sahip çıkmak istiyorlar. Ruslardan önce, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’na kadar Kırım Hanlığı, Osmanlı Türklerine bağlı değil miydi?!
“Türk doktrini” Kırım’da sistemleştirilmiştir. İsmail Gaspıralı (1851-194) bir Kırımlıdır. “Dilde fikirde işte birlik” formülünün babasıdır. Anadolu Türkçesinin bütün Türklerin dili olması için çaba harcayan, Türklerin yeni usûlle (usûl-i cedîd) eğitimle ancak çağı yakalayabileceklerini ortaya koyan büyük mütefekkirdir.
Gaspıralı’nın çıkardığı “Tercüman” gazetesi, Kırım’dan Anadolu’ya, Sibirya’ya ve Türkistan’ın en diplerine kadar yayılırdı. Aydınlar, İstanbul’dan giden yayın organlarını Gaspıralı’nın izinde yürüyerek okuyup anlayabilmişlerdir. Taşkent’te, Semarkand’da Cedidciler İstanbul’da çıkan “Türk Yurdu” dergisini takip eder, fikir birliğine varırlardı. Bütün bunları İsmail Gaspıralı’ya borçluyuz.
Türkistan ülkelerinde çok insanla görüştüm, 70 yıllık Sovyet merkezli komünist yönetimin aleyhteki bütün çabasına rağmen Cedidciliğin yeniden canlandığını gözledim ve nasıl mutlu oldum, bilemezsiniz.
Kırım Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi gibi Türkiye Türkçesine çok yakındır. (Yazmıştım... Çok önce Dudayev’le Grozni’de başkanlık sarayında karşılaşmamda Kırım Türkleri bana tercümanlık etmişlerdi.)
Kırım’a gitmedim. Rahmetli Kemal Çapraz sık gider gelirdi. Kitap da yazdı: “Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım”. Rahmetliden Kırım’ı çok dinledim.
Kırımlılar Osmanlı sahasını “Ak Topraklar” diye anarlar. “Ak”ın bir anlamı “Güney”dir. “Kara” da “Kuzey” anlamına gelir. Filolog-tarihçi D. Ahsen Batur bu kelimeleri izah eden bir makale yayınlamıştır: “Türklerde Ak ve Kara Kelimeleri Üzerine” (www.turksolu.com.tr)
“Ak Topraklar”, Emine Işınsu’nun kuzeye göre güneyin, Anadolu’nun yurt tutulmasını işleyen ünlü romanıdır.
“Kırım bizimdir; yürüyelim!” diyecek hâlimiz yok... Şu gerçek ki, tarih boyunca Ruslar karşısında bir gücümüz de olmadı! Önümde “Rus Tarihi” duruyor. Bahsetmiştim; Osmanlı, Ruslarla 15 defa savaşıyor ve 13’ünde yenilgiye uğruyor. (George Vernadsky, Rus Tarihi, çevl. D. Mısrak-E. Ç, Mızrak, 590 s., Selenge Yay., 0212 514 45 73).
Biz Rusları yeteri kadar tanımıyoruz. Kırım’ın Ruslar için ne anlama geldiğinden habersiziz. Ukraynalılarla Ruslar arasında farkın da farkında değiliz.
Korkunç İvan’ın (1530-1584) neden “Korkunç” unvanını aldığına, haç direğinin ortasındaki yarım ayın ne anlama geldiğine dair bilgimiz var mı?
Deşt-i Kıpçak’ın neresi olduğunu kaçımız biliyoruz?
Ruslar, Deşt-i Kıpçak’ta Türkleri gerilete gerilete yurt kurdular.
Kırım’dan çıkma Cengiz Dağcı (1919-2011), “Yurdunu Kaybeden Adam”ı yazmasaydı, “O Topraklar Bizimdi” demeseydi, “Korkunç Yıllar”da ıstırabı dile getirmeseydi, Kırım’a belki hiç ilgi duymayacaktık.
“Neden?” sorusunun cevabını aslında hepimiz biliyoruz. Ama burada o Soğuk Savaş dönemlerine, 12 Eylül öncesi niye çatışıldığına girmeyeceğim. Kırım Türk yurdudur ve hak nasıl aranıyorsa öyle aramalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları