Keyfî adalete alıştırma!
Bile bile hata ediliyor. Saray'da genç hâkimleri, savcıları toplayıp kuralarını çekmek... R.T. Erdoğan ister Cumhurbaşkanı, ister Ak Parti Genel Başkanı sıfatıyla salona girmiş olsun, hiçbir surette yapılmaması gereken yapılıyor ve hukuk adamları ayağa kalkıyor. "Sürü psikolojisi" demeyeyim başka türlü anlaşılır, "raiyye psikolojisi"yle ister istemez ayağa kalkılıyor. Bunu anlarım. Ama başta, "Hâkimlerimiz hiçbir surette ayağa kalkmamalılar." diye ikaz edilemez miydi... Keşke bunu Reis yapsaydı. Hatta, konuşmasına "Aile büyüklerinizin, hocalarınızın dışında, hiç kimsenin yanında ne ayağa kalkınız, ne düğmenizi ilikleyiniz." deseydi, gönüllere girmez miydi?
Mütekebbirlik Reis'te var mı, yok mu bilemeyeceğim. Yalnız çevresinin ona "olağanüstü varlık" muamelesi yaptığı görülüyor. Başında olduğu parti mensupları, Ak Parti deyince sadece onun bilinmesi için aklı zorlayan yollara tevessül ediyorlar. Nerede Ak Parti'yle ilgili bir faaliyet olsa, bu faaliyet Ak Parti'nin olmaktan çıkıyor, tek kişiye odaklanıyor. Her yerde "o" var. Bir parti tek kişinin olamaz; halkındır. Hadi onların ifadesiyle söyleyeyim, milletindir. Ama hep karşımıza çıkan "o".
28 Şubat'ta örtülü darbe yapan apoletlilerimiz hâkimlerimizi, savcılarımızı karargâha toplayıp kendilerini alkışlattıklarında "adalet" adına, "hukuk" adına, "insanlık" adına utancımızdan yerin dibine batmıştık, öfkemiz kabarmıştı.
Kolay değil; bir darbeyi atlattık. Bu darbe diğer darbelere benzemiyordu. Çok farklı ve neticesi bizi bitirecek bir teşebbüstü. Yine de olağanüstü vaziyetimiz insanları farklı davranışlara itmemelidir. Herkesi kazanmak gerektiği bir yerde "tek kişi"ye odaklandığımız an, çok şeyi kaybederiz. "Yüceltilen varlık"ın ara ara hatırlattığı ama çevresinin bir kulağından girip bir kulağından çıkan "İnsan fanidir" sözü hiç akla getirilmiyor.
"Adalet"in bir başka sıkıntısı torpil. Danıştay Başkanı'nın kızı Anadolu'da bir şehre tayin ediliyor. Aynı gün, daha yerine gitmeden, eş durumundan Ankara'da tetkik hâkimliğine geçiriliyor. Bu "eş durumundan" tayin yeri değiştirilen daha 27 kişi varmış.
Şu tartışılmaz: Başkanın kızının tayinini meşru göstermek için 27 kişi de tayin edilmiştir.
Eğer "eş durumundan" dolayı devlet, bütün kurumlarında hassasiyet gösteriyorsa, bir sözümüz olmaz. Ama biliyoruz ki, çok aile parçalanmış vaziyette. Meselâ öğretmenler... Kuraları çekiliyor. Ama aynı gün eş durumundan tayinleri yapılmıyor.
Bir vurdumduymazlık var. "Bundan sonra, biz ne dersek o..." mantığı içinde hareket ediliyor. "Keyfimin kâhyası mısın!" demeye getiriliyor.
Turgut Özal, "Alışacaksınız, alışacaksınız..." demişti. Ama neticeyi gördük.
Alıştıramayacağınızı bilin, diyeceğim ama ebedî iktidarda kalmak için yeni seçim kanunu çıkardılar. Hükûmet edenler hiçbir surette gitmeyeceklerdir. Gitmelerinin kendileri için nelere mal olacağının biliyorlar. Her şeyi ona göre ayarlıyorlar.
"Hâkimler, savcılar 'Benim tahakkümüm altındalar.' demek mi istiyorlar?" şüphesini uyandırmadan sade kura çekme töreni yapamaz mıydınız! Hâkim tayininde hassasiyet gösterilse, hoşa gitmeyen kararlar veren hâkimlerin görev yerleri değiştirilmese ne olurdu sanki...
Gönül kazanmak çok mu güç!