Kendi ayağına kurşun sıkan ülke!..
Uçsuz bucaksız ovaları, bağları-bahçeleri, Dicle ve Fırat gibi devasa su kaynaklarıyla dünyanın en verimli toraklarından oluşan Türkiye üzerinde çok tehlikeli oyunlar oynanıyor...
Damarları kesiliyor bu ülkenin, hem de "bereketli topraklar" üzerinde... Toprağı, havası, suyu boğuluyor bu ülkenin... Üstelik ülkeyi yönetenlerin "gaflet ve dalalet"ten kurtulmayan kendi ellerinde...
Ne oldu da; dünyada "kendi kendine yeten" 7 ülkeden biri olan Türkiye, soğanı, karpuzu İran'dan, biberi KKTC'den, fasulyeyi Kırgızistan'dan, sarımsağı Çin'den, çayı Sri Lanka'dan, mısırı Ukrayna'dan, buğdayı Almanya, Kazakistan, Rusya'dan, nohudu Meksika'dan ve eti Sırbistan'dan ithal edecek hallere düşürüldü?..
Ve ne oldu ki bu ülkeye, hayvancılık yok edilirken saman ithal edecek hale getirildi?.. Devasa Harran, Adana, Konya, Hatay ve Ege ovaları dururken bu ülke nasıl olur da milyarlarca dolar harcayarak, 20 ülkeden pirinç ve 38 ülkeden pamuk ithal edecek duruma düşürüldü?..
Ve son olarak zeytin ağaçları katledilirken nasıl oldu da Fas'tan zeytinyağı ithal edecek kadar ayaklara düşürüldü Anadolu?..
Nasıl bir iş ki bu, 180 milyon zeytin ağacı bulunan bir ülke 90 milyon ağacı olan Fas'ın ellerine terk edildi?..
Velhasıl; devlet enerji üretiminin yanı sıra en az 30 milyar doları "tarımsal kalkınma olsun" diye GAP'a harcarken, bu ülke nasıl olur da una, ete, şekere, meyveye ve hele hele de buğdaya-pamuğa hasretlik çekecek hale getirildi?..
Yani; Tarım ve sanayi üretiminde topallasın, ayağa kalkamasın ve elin yabancısına mahkûm olsun diye, kendi ayağına nasıl kurşun sıkar bu ülke?..
TÜRKİYE'NİN BEREKETİNE HANÇER!..
Türkiye, iki ucu keskin bir bıçağın pervasız savrulmalarıyla sağdan-soldan, önden-arkadan hançerleniyor!..
Pis ve kirli bir tuzak, bir ihanet hançeri gibi Anadolu'nun sırtında yaşam damarlarını kese kese ilerliyor... Ve Türkiye "üretim"den uzaklaştırılırken, dışa bağımlı, daha doğrusu yüzlerce kalem "ithal" ürünü almak zorunda bırakıldığı yabancı devletlere köle haline getiriliyor...
İki ucu var bu derin tuzağın; Atatürk'ün kurduğu fabrikalardan başlayarak süt işletmelerinden Et Balık Kurumu'na, yapağı fabrikalarından tekstil tesislerine kadar ülke sanayisi "özelleştirme" yağmasıyla bertaraf edilirken, genç cumhuriyetin attığı sanayi temellerinin yerinde AVM'ler ve rant plazaları yükseliyor...
Tuzağın diğer ucu daha da tehlikeli; Türkiye tarımdan sanayiye kadar toplumu ayakta tutacak ve dışa bağımlılıktan kurtaracak tüm üretim alanlarını terk etmeye zorlanıyor...
Portakal, zeytin, elma ağaçları kesiliyor, buğday üretimi engelleniyor, tarımsal ürünler toprağı terk etsin diye, siyasi-ekonomik ve ticari her tür oyun oynanıyor bu ülkede...
Başta GAP ve Çukurova illeri, Bursa, Konya gibi kentlerde tarım alanları TOKİ yağmacılığıyla da talan edilirken, hayvancılık yok ediliyor, sanayi bilinçli olarak çökertiliyor ve boşalan köylerden kentlere yönelen işsiz göçü hem sosyo-ekonomik hem de güvenlik sorunları yaratıyor...
Peki, Türkiye tarım ve sanayi alanında üretimden niçin uzaklaştırılıyor?.. Yanıtı çok basit; AKP iktidarı kendi ithalatçı zenginlerini de yaratıyor...
Üretim kasıtlı olarak daraltılıyor, iktidardan beslenen tüccarlara yeni "ithalat" kalemleri yaratılıyor ve bu ülke kendi zengin kaynakları ölüme terk edilirken, varlık içinde yokluğa zorlanarak hızla çökertiliyor...
Yani, birileri "ithalat"la zengin olsun ve diğer yandan ancak üretimle ayakta durabilen milyonlar sefil olsun diye, mide bulandırıcı bir tezgah cumhuriyete ihanet etmekten çekinmiyor!..
İYİ PARTİ'DEN YAŞAMSAL UYARILAR...
Sosyal medya kaynıyor... "HÖH" yani "Halk Özel Harekatı" adlı esrarengiz bir örgütlenmeyle ilgili fotoğraflar toplumu ürkütüyor...
Polis araçlarına benzetilen otomobiller, kırsal alanda "silahlı eğitim" aldıklarına dikkat çekilen "HÖH" armalı silahlı insanların fotoğrafları yurttaşların kaygılarını artırıyor...
Ve de geçen hafta, bu köşede dikkat çektiğimiz gibi, AKP iktidarı, son 23 ayda "2 milyon 333 bin" kişinin hangi amaçla ruhsatlı silah edindiğini açıklamıyor...
15 Temmuz'daki olaylara karışan sivillere yargı muafiyeti getiren KHK işte bu kaygılarla da çok büyük tepki çekiyor...
Sivil silahlı grupların varlığı, sosyal medyada katliam çağrısı yapan mafya babalarının infial uyandıran videoları, internetten silah satışıyla ilgili dehşet uyandıran rakamlar ve son iki yılda milyonlarca insanın silahlanmasıyla ilgili sır perdesi kalınlaştıkça ülke diken üzerinde duruyor...
Neye ve kime karşı bu silahlanma furyası?.. Türkiye'nin bir başka devlet tarafından işgal edileceğine ilişkin bilgiler mi alındı, yoksa "FETÖ" korkusu bertaraf edilmişken devletin açıklamadığı başka bir "tehdit" mi silahlanmaya göz yumulmasına yol açıyor?..
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Yeni KHK ile sivillere darbe kalkışması isnadıyla silah kullanma hakkı verilmesi ülkeyi bir 'iç savaş'a çekmek olur" demesine rağmen toplum neden uyanmıyor acaba?..
Peki; İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ'ın, "toplumda silahlanma anormal düzeydeyken nasıl böyle bir KHK çıkartırsınız, bunun arkasında nasıl durursunuz" şeklindeki isyanı Türkiye için yaşamsal derecede önemliyken, "tüm muhalefet" unsurları neden tepkileri artırmıyor...
Akşener'in, "bu milletin aziz evlatlarını ürkütmek istiyorsunuz, korkmuyoruz kardeşim" şeklindeki çığlığıyla Özdağ'ın silahlanmayla ilgili isyanı tüm muhalefet partileri ve demokrasi unsurlarınca yükseltilmediği sürece, Türkiye'nin içine sürüklendiği "KHK" kaosu daha da büyüyecektir...