‘Kekeledik, havladık’
Arhur Koestler, “Gün Ortasında Karanlık” ta parti içi muhalif Rubashov’a şunları söyletir:
“Size gerçeği getirdik biz, ama ağzımızdan yalanmış gibi çıktı. Size özgürlük getirdik, ama elimizde kırbaç gibi göründü. Size capcanlı bir hayat getirdik, ama sesimizin duyulduğu her yerde ağaçlar kavruluyor, kuru yaprakların hışırtısı kaplıyor ortalığı. Size geleceği vaat ettik, ama dilimiz dolandı, kekeledik, havladık.” (Çev. P. Kür., s. 60).
Rubashov “1 Numara” nın (Stalin’in) hışmına uğramıştır ve hapistedir. Tefekküre devam eder:
“... insanlık tarihinin en büyük devrimini hazırlamaktaydılar... İktidara geçmeyi hayal ediyorlar. İktidar kavramını yok etmek amacıyla; halkı yöneteceklerdi onları yönetilme alışkanlığından kurtarmak için...”
AKP Hükûmeti “Yeni Türkiye”den bahsediyor... Alın size “Yeni Türkiye” ! Partinin “1 numara”sı, 17 ve 25 Aralık’ın hesabını vermeden, en “tepe”ye fırladı. Hem de seçilerek!
Alıntılarda komünist yönetimin büyüsü ve büyüden sıyrılış anlatılıyor.
AKP yöneticileri “dava” dediler, “dava” için içini oymadıkları, tamtakır etmedikleri hiçbir “değer” bırakmadılar; Kur’ân’ı bile çıkarlarına göre yorumladılar ve yeni bir “din” icat ettiler. (H. Karaman’ın fetvaları, 110 ilâhiyatçının altına imza attığı bildiri, Diyanet’in asıl Kur’ân hükümlerine göre verilecek hutbeleri engellemesi ortada...)
“1 Numara” en tepeye çıkarken, “Paralel Yapı” dediği bir başka grupla iş birliğinden şüphelendiği parti sözcüsü eski sadık dostunu ve kendisinin ağzından konuşanı parti sözcülüğünden alıyor, yerine sırdaşı bildiği, PKK’nın koordinasyonuyla vazifelendirdiği adamı AKP’nin sözcüsü yaptırıyor. Öğleyin haberi dinledik: Beşir Atalay bakanlıktan çekilmiş... Akşama bakıyorsunuz, partinin genel başkan yardımcılığına getirilmiş ve sözcü yapılmış.
“Sözcü”nü söyle senin kim olduğunu söyleyeyim!
Herhâlde buna en çok sevinecek olan Kandil başı Cemil’dir. Abdullah Öcalan’ın da kabı kabına sığmıyordur.
“1 Numara” ve çevresi, PKK’ya gösterdikleri ihtimamı halktan esirgiyor!
Asıl eğitim konusuna girecektim.
İki haber bekledim: İkinci çocuğun akademik hayata (hukuk sahasında) geçiş için girdiği imtihanın sonucunu (birincisi zaten akademik hayatta) ve üçüncünün orta öğretim nakil sonucunu. İkincinin sonucu açıklanmamış ama tamam gibi (fakülte birincisiydi).
Sonuncu çocuk (O da sınıf birincisi. Ya birinci çocuk? Sormaya gerek yok! Amma havaya girdim, değil mi?! Babalar böyle işte!) istediğimiz lise türünü kazandı ama başka şehirde. İstanbul’a naklolunması gerekiyor. 400 km. uzağa gittik, bizzat dilekçe verdik. Öyle istediler. Biz zannettik -iki puan fark var- naklolunacak... Sadece kontenjan açığını açıkladılar. Pazartesi bir daha müracaat! MEB’in, “2014 Yılı Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Uygulaması Tercih Ve Yerleştirme E-Kılavuzu” nu baştan sona tekrar okudum. Kılavuzda “29 Ağustos 2014 saat 19:00’da nakil yerleştirme işlemleri tamamlanacaktır.” yazıyor. Hâlbuki sadece kontenjan açığını açıkladılar.
Eğitim sistemi darmadağın! Çok sayıda aile dertli... Git gel, git gel!..
Ne diyor Rubashov:
“Size geleceği vaat ettik, ama dilimiz dolandı, kekeledik, havladık.”