Kazanan belli oldu
Moskova'daki "Üçlü Zirve", Suriye'de kazanan tarafı belli etti; Rusya Federasyonu. Yakın geçmişe göz atarsak, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini görürüz. Erdoğan'ın Çiçero'yu andıran söylevlerini hatırlayın. Romalı hatibin "Kartaca yıkılmalı. Hannibal yok edilmeli" söylevlerine benzer nutuklar atmıştı. "Esed devrilmeli" ağzından hiç düşmedi. Gelinen nokta bunun tam tersi. Suriye'deki terörist unsurlar yok edilecek, Esad rejimi korunacak. Anlaşmanın altındaki imzalardan biri bize ait. T.C. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun. "Boy aynamıza" iyi bakmalıyız. Suudi Arabistan ve Katar Emiri'nin gazıyla ne hale geldiğimizi görürüz. Petrol zenginlerinin bilinen desteği(!) Türkiye'yi ateş çemberinin içine attı. Kaybedenin kim olduğu inkâr götürmez.
Rusya'nın elde ettikleri
Değerlendirmeyi şimdi de Moskova gözüyle yapalım. Hazar Denizi'nden füze atışları yapılıyor. Hem de koalisyon uçaklarının uçuşları durdurularak. Suriye'de tek üsleri vardı. Dört havaalanı ilave ettiler. Savaş gemileriyle Akdeniz'in doğusunu "Rus gölü"ne çevirdiler. Şimdi ise yapacakları tek hamle kaldı; diplomasi. Bunun da hedefi belli Washington. Büyükelçilerinin ölümünü "biz haklıyız" kampanyasına dönüştürecekler.
Yakın zamana kadar savunduğumuz kimi örgütlerin başına gelecekler var. El altından desteklediğimiz Hizbullah'ın enterne edilmesine imza attık. El Nusra bir diğer örgüt. Şimdi sormak istiyorum; "Son sığınma yeri İdlib'e saldırılmayacağını kim garanti ediyor?" Hatta Fırat Kalkanı Operasyonu'nda birlikte savaştığımız Özgür Suriye Ordusu'nun başına ne geleceğini tahmin zor değil. Şimdiden söyleyeyim, Rus uçakları bombaladığı gün, sığınacakları tek yer olacak; Türkiye. Kamplarını hazırlamaya başlayalım.
Ya Trump sonrası
Moskova'daki zirvede kazançlı iki ülke var gibi gözüküyor. Ancak 20 Ocak'tan sonra İran yönetimini endişeli günler bekliyor. Trump, Amerikan tarihinin gelmiş geçmiş en İsrail yanlısı başkanı olacak. Söylevlerinden bunu net olarak anlıyoruz. Tahran da bu gerçeğin farkında. Türkiye de olası gelişmelere hazır olmalı. Şimdiden "en kötü senaryo"nun tedbirini almalıyız. Anlayacağınız 2017, 2016'dan kötü geçecek.
FETÖ'nün "uyuyan hücreleri" bir yandan, "bölücülerin eylemleri" öbür taraftan vites büyütecek. Güvenlik güçlerimizin organizasyonu en üst seviyeye çıkarılmalı. Hepsinden önemlisi MİT'in durumu. Mevcut personelin yarıya yakını ana binalara alınmıyor. FETÖ'cülerin sızdığı kesinleşti. Bunlar şimdilik sosyal tesislerde kalıyorlar. Ay başı geldi mi ATM'lerden maaşlarını çekiyorlar. İstihbarattaki nihai operasyon daha fazla geciktirilmemeli. Aksi takdirde olacakları anlayın artık.
Yıldızı parlayanlar
Doç. Dr. Ahmet Kasım Han'ı ilk defa Eğrisi Doğrusu'nda görmüştüm. Kadir Has Üniversitesi'nin bu öğretim üyesini bulup çıkaran Taha Akyol olmuştu. O kadar mantıklı konuşup geleceği okuyor ki, şimdi tüm ekranların gözdesi. Han için "ne derse o" diyebiliyorum. Aylar önce "Bab'ı alıp, daha aşağılara inmeyelim" diyen ilk isimdi. Bugün önerisi aynen uygulanmakta. İşte size "Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı" olacak biri. Erdoğan ise "jöle reklamı" yapanları tutmakta. Geçenlerde bunlardan biri durup dururken "Tarafsız Bölge"ye bağlanıp yarım saat nutuk atmıştı. Şaşırdım. Beştepe'deki akıl hocalarının dinlenme zamanı geldi. Hatta geçti.
...
Emekli Hava Kuvvetleri Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok ekran yıldızlarından biri. Kaynakları sağlam. FETÖ'cülerle ilgili gelişmeleri anında alıp, aktarıyor. MİT'teki dağılmanın analizini mükemmel yaptı. İki kere değiştirilen kadronun zaafın sebebi olduğunu anlattı. Devlet, böyle bir değerden mutlaka yararlanmalı.
...
Usta gazeteci Nur Batur'u tekrar ekranda görünce sevindim. Suikastı gerçekleştiren polisin analizini psikiyatr gibi yaptı; "Plan, program ve zamanlama olarak tam bir profesyoneldi". Dünyada ve bizden diplomat korumalarını örnekleriyle verdi. Batur'u bunca süre ihmal edenler utanmalı.
***
İSTİSMAR BÜYÜDÜ:
Olay kampanyaya dönüşmeden yazmıştım; "Annem dizisi Küçük Emrah filmlerine benziyor". İlgiyi gören diğer ekranlar, süratle aynı yola girdiler. Durum "yeter" diye bağırılacak konuma geldi. Güldürmeyi beceremeyenler, ağlatmayı çok iyi başarıyor. Bu da toplumu tehlikeli kulvara yönlendiriyor. Bu akıma mutlaka engel olunmalı.