Kaybolan semt sahaları
İç göçün yok ettiği yerlerin başında küçük futbol alanları gelmekte. Şöyle bir geçmiş taraması yaptığımda çoğunu hatırlıyorum. Kimileri site oldu bazıları ise hastanelere ek bina olarak verildi. Örneğin "Futbolcu Fabrikası" Çapa'nın yerinde şimdi Vakıf Gureba'nın poliklinikleri var. Edirnekapı'dan Haliç'e inen rampada Bozkurt bulunuyordu. Şimdi üstünde yol inşaatı sırasında nakledilen kabirler mevcut.
Yerine stat inşa edilenlerin en önemlisi Dolapdere. Şimdilerin Recep Tayyip Erdoğan'ı buraya yapıldı. Yine Erdoğan'ın Sarı-Yeşil formasını giydiği Erokspor'un olduğu alan Okçuluk Poligonu. Şafakspor, Kalespor, Yeldeğirmeni, Üsküdar, Acıbadem vb.. Hani atarken mangalda kül bırakmıyoruz ya "Futbolu okullara sokacağız" diye. Oysa bu sporu yapacak yer kalmadı. Koskoca Vefa Lisesi'nin mütevazı spor alanı artık sınıf. Tutup Temmuz-Ağustos aylarında bile adamı zatürre eden Fırtınalı Vadiye Olimpiyat Stadı inşa ettik. Şimdi kalelerin yerini değiştirme peşindeyiz. Anlayacağınız plansız programsız işlere para saçıyoruz.
Hadi stat yapın
Topçu Kışlası'nı yeniden hayata geçireceğiz deyip, otele yol arayanları görüyorsunuz. Niyetleri ortada. Peki amacınız gerçekten eskiye dönüş ise niçin tarihi Taksim Stadı'nı diriltmiyorsunuz? Vefa'yı hatırlayan yetkili var mı? Burada 7/24 maç ve antrenman yapılmakta. Bu yoğunluğu taşıyacak çim henüz ortada yok. Dünyanın en ünlü gen mühendislerini getirseniz bu işe çözemezler. Sonuçta kurtuluşu suni çimde buldular!
Bir anım
Yukarıda sözünü ettiğim Bozkurt'ta maç yapacağız. Soyunma odası hak getire. Eşyalarımızı mezar taşlarına asıyoruz. Bizim takımın -Yıldırımspor- izleyicileri içinde bir "eli uzun" var. Soyulmamak için tedbir düşünüyorum. Sonunda saat ve cüzdanımı şaibeli arkadaşa teslim ettim. Önce almak istemedi. Zorla eline tutuşturdum. Maç biter bitmez yanıma gelip emanetleri iade etti. Sonra koşarak uzaklaştı. Biraz sonra feryat başladı; "Param yok. Saatim, yüzüğüm kayıp." Fail belli ama kim yakalayacak? Nasıl ispatlanacak?
Dizide kaldı
Merhum pederimin lafı kulaklarımda; "İsmet Paşa bu memleketi jandarma onbaşılarıyla idare etti". Bunu söylediği günü hatırlıyorum. Öğrenciler Çevik Kuvvet'e taş ve sopalarla saldırmışlardı. Rahmetlinin kızgınlığı bu yüzdendi. İşte bu noktada "Bekçi Baba"yı hatırlıyorum. Pekala onlarla "asayiş berkemal"di. Fener'de hava karardıktan sonra devleti Pala temsil ederdi. Adı önemli değildi. Bıyıklarından dolayı ona hep bu lakapla hitap edilirdi. Bilardo salonları, kahvehaneler, meyhaneler onun talimatıyla kapanırdı. "Vakit tamam" dediğinde içeriler boşalırdı. Yarattığı saygı yüzünden emrine kesinlikle uyulurdu.
Şimdilerde bekçi figürünü sadece Seksenler adlı dizide görüyoruz. O da şamar oğlanı. Eskiden böyle miydi? Mahallenin namusu bile ondan sorulurdu. Hayatını hep aynı semtte geçirdiği için herkesi tanırdı. Doğumundan evliliğine kadar. Ebe getirir, hastaları doktora götürürdü. Kimi sakalık yapardı. Kurban kesen vardı. Üç kuruş maaşla çalıştırıldılar. Ellerine uzun bir sopa verildi. Son dönemlerinde ise cop. Terör olaylarının artmasıyla tekrar gündeme geldiler. Sevinelim mi yoksa üzülelim mi? Düzen öyle bir değişti ki Bekçi Babayı sallayacaklarını hiç sanmıyorum!
***
NOTLAR:
* 3 Adam da sezon açtı. Yeni bölüm dendi ama canlı değildi. Stüdyonun yenilendiği içeriğin değiştirildiği söylendi. "Fazla Gurur Kalbe Vurur" parodisiyle dizilerle dalga geçildi. Ancak bunlara değil gülmek tebessüm etmek bile mümkün olmadı. Senaryo çok kötüydü. 3 Adam bu haliyle seyirci kaybeder.
* Akılda Kalan, Habertürk'ün ağır toplarından oldu. Veyis Ateş bu kez Orhan Gencebay'ı ağırladı. TGRT'nin kuruluş yıllarından kalan görüntüler hoştu. Orhan Baba'nın yıllar önce yaptığı taklitleri ilgiyle izledik. Bu vesileyle dostum ve arkadaşım Enver Ören'i rahmetle andım.
* aSpor'daki son yenilik Ukrayna Futbol Ligi'ni yayınlaması. Hani Ali Desidero'nun dediği gibi "Oyunlar renksiz". Buna kötü çekimler eklenince izleyicinin ilgi göstermesi zor. Sanırım tek avantajı çok ucuza alınması.