Haber: Salim Yavaşoğlu
Kuruluşuyla Orta Doğu’yu kan ve gözyaşı vahasına çeviren bu ülkenin en büyük koruyucusu ABD oldu. Yahudi diasporasının desteğiyle Fransa, İngiltere ve Almanya da bu ülkenin döktüğü kanı görmezden gelip hep yanında yer aldı.
Yahudiler, 19. yüzyılın ikinci yarısında Arz-ı Mev’ut (Vaat Edilmiş Topraklar) üzerine devlet kurma çalışmalarını ilk önce İngiltere’de başlattı. 1848’de İngiliz hükü meti bir genelgeyle Filistin’deki konsoloslarını, Yahudilerin himayesine verdi. Siyonist hareketlerin başına geçen Theodor Herzl, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması için birçok çalışmada bulundu. İngiltere gibi güçlü bir devleti arkasına alan Herzl’in liderliğindeki. Siyonistler, devlet olabilmeleri için bir tarım sınıfına ihtiyaçları olduğunu fark ettiler. Ancak, Avrupa Yahudilerinin neredeyse tamamı ticaretle uğraşıyordu ama Rusya’da ise tarımla uğraşan Yahudiler yaşıyordu. Bu nedenle 1870’te Yahudi faaliyetlerinin merkezi İngiltere’den Rusya’ya geçti. Bu dönemde Rusya’da Yahudilere karşı -özellikle çiftçi Yahudileri içeren- programlar ismiyle bilinen bir dizi katliam yaşandı. Katliamlara maruz çiftçi Yahudilere, Siyonistler tarafından ülkeyi terk edip Filistin’e yerleşmeleri teklifi yapıldı.
Filistin’i bölüyorlar
1870 yılından itibaren çiftçi Yahudiler, Filistin toprakları üzerinde tarımsal yerleşme merkezleri kurmaya başladı. Bununla birlikte, Rusya’yı terk eden Yahudilerin birçoğu Avrupa’ya göçtü. 1870-96 yılları arasında Filistin’de 17 tarım kolonisi kuruldu. 2 Kasım.1917’de imzalanan “Balfour Deklarasyonu” ile İngilizler, Yahudilerin Filistin’de bir devlet kurmalarına yardımcı olmayı taahhüt ettiler. Bu tarihten sonra da dünyanın değişik bölgelerinden gelen Yahudiler, toprak satın alarak Filistin’e yoğun bir şekilde yerleşmeye başladı. İngilizler, onları silahlandırdı ve eğittiler. Milletler Cemiyeti 1920 yılında, Filistin üzerinde İngiliz mandasını tanıdı. Bundan sonra kurulan bir Yahudi bürosu İngiltere nezdinde Yahudi haklarını temsil etmeye başladı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 29 Ekim 1947’de “Taksim Kararı” kabul edildi. Bu karara göre yerli Filistin halkıyla, Filistin’i işgal edenler (Yahudiler) arasındaki toprak paylaşımı gerçekleşecekti. Bu, Filistin’i bölüşme kararıdır.
5 milyon sürgün
İsrail devleti, 14 Mayıs 1948’te kurulduktan sonra Filistinliler kendi vatanlarından sürülmeye başladı. İsrail devletinin kuruluşu; bölgedeki Arap ülkelerinin İsrail’e savaş açmasını da beraberinde getirdi. Böylece ardı arkası kesilmeyecek Arap-İsrail gerilimi ve savaşları başlamış oldu. Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak kuvvetleri İsrail’in bağımsızlık ilanından birkaç saat sonra taarruza geçti. Ancak Batılı devletlerin desteğini alan İsrail’e karşı üstünlük sağlamayı başaramadılar. İsrail savaştan sonra, Filistin’deki toprağını yüzde 55’ten yüzde 78’e çıkardı. 700 bin kadar Filistinli ise ülkelerini terk ederek komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Filistin için Nakba Günü yani Felaket Günü olarak kabul edilen 14 Mayıs 1948’den bugüne kadar 5 milyona yakın kişi ya vatanını terk etti ya da kendi vatanında mülteci oldu. İsrail’in kuruluşu katliamlar ve sürgün politikaları ile gerçekleşti. Bu katliamlar ve sürgünler bugüne kadar kesintiye uğramadan devam etti.
Havadan bombaladılar cesetler bile tanınmadı
Büyük İsrail için bitmek bilmeden Filistinlilere acı üreten İsrail, dünyanın gözü önünde katliamlarını sürdürdü. Batının Yahudi lobisinden çekinerek gözlerini yumduğu katliamlar kadın ve çocuk bile ayrımı yapmadı. İsrail’in kuruluş aşamasından bu yana imza attığı belli başlı katliamlar şunlar: 1936 ve 1939 yıllarında Filistin’e Yahudi göçünü protesto etmek için gerçekleştirilen gösterilerde 5 bin Arap, İngiltere askerleri tarafından öldürüldü. 22 temmuz 1946’da siyonist terör örgütü Irgun, Kral Davut Oteli’ne düzenlediği saldırıda Araplar, Yahudiler ve İngilizlerden oluşan 96 kişiyi katletti. 9 Nisan 1948 Irgun terör örgütüne bağlı militanlar tarafından Deir Yasin köyüne düzenlenen saldırıda 254 Filistinli katledildi. 9-18 Temmuz 1948 İzak Rabin’in açık emirleriyle gerçekleştirilen Lida Katliamı’nda 10 gün içinde 60 bin kişi zorla evinden çıkarılırken, bunu takip eden el-Tira, Tantoura ve Hayfa katliamlarında da yüzlerce Filistinli sivil şehit edildi. Davayima Köyü Katliamı: 29 Ekim 1948 İsrail ordusunun düzenlediği saldırıda köylülerin üzerine rastgele açılan ateş, 70 kişinin ölümüne neden oldu. Kibya Köyü Katliamı: 12 Ekim 1953. Ariel Şaron liderliğindeki bir grup İsrail askeri, Batı Şeria’da bulunan Kibya köyüne bir saldırı düzenledi. Saldırıda 67 kişi öldürüldü, 75 kişi yaralandı. Kufr Kasem Katliamı: 29 Ekim 1956. İsrail’in Mısır’ı işgali arifesinde, bölgedeki bir Filistin köyüne saldıran işgal askerleri, aralarında kadın ve çocukların bulunduğu 49 sivili katletti. Samu Köyü Katliamı: Kasım 1956 Batı Şeria’ya bağlı Samu köyüne saldıran İsrail askerleri köyü yerle bir etti. Saldırıda 18 Filistinli katledildi, onlarca Filistinli yaralandı. Ürdün Katliamları: 15 Şubat - 4 Haziran 1968. İsrail savaş uçakları Ürdün Nehri boyunca 15’ten fazla Filistin köyüne napalm bombası yağdırdı. Saldırıda resmi rakamlara göre 56 kişi can verdi.
Namazda kan döküldü
İsrail’in katliamları, dünyanın göstermelik tepkisine göre değil kendi planlarına göre devam etti. Kudüs Katliamı: 18 Nisan 1996. Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedi’ni inşa etmek isteyen Yahudilerle Filistinliler arasında çıkan çatışmada İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 30 Filistinli öldürüldü. Hz. İbrahim Camisi Katliamı: 3-15 Nisan 2002. Batı Şeria’nın el-Halil kentindeki Hz. İbrahim Camii’ne sabah namazı sırasında bir Yahudi tarafından gerçekleştirilen saldırıda, aralarında çocukların da bulunduğu 50’den fazla kişi şehit edildi. Cenin Katliamı: Mart 2008 Batı Şeria’daki Cenin Mülteci Kampı’na zırhlı birliklerle saldıran İsrail ordusu burada bin 300 sivili katletti. Mavi Marmara Katliamı: 31 Mayıs 2010 Gazze’ye insani yardım koridoru açmak için yola çıkan 6 gemilik insani yardım filosu İsrail askerlerinin saldırısına uğradı. 9 yardım gönüllüsü şehit edilirken 56 gönüllü yaralandı.