'Kaşıyıcılar'a dikkat!
Gailemiz büyük diyorum... Yıkıcılar-bölücüler bir taraftan, intikamcılar bir taraftan, geçmişin hesabını verin bakalım, diyenler bir taraftan... Say say bitmez. İçimizde ayrılığa düşersek, ne olur hâlimiz!
Yazıp duruyorum... Osmanlı iktisaden çökertildi, içimizdekiler ayrıştırılarak birbirine ve devlete düşmen edilerek çökertildi.
Bir de particilik... İttihat ve Terakki-Hürriyet ve İtilaf çekişmesi... Öyle bir düşmanlık ki... Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Adına da uygun ("itilaf", "uyum" demek), İngilizlerin başını çektiği İtilaf Devletleri'nden medet umacak kadar gözü dönmüştü. (Hürriyet ve İtilaf'ın ilk reisinin Damat Ferit Paşa olduğunu söylersem bu partinin encamını anlamış olursunuz! Bir şey daha: İslâmcılarımızın gözdesi Mustafa Sabri, önce İttihatçı, sonra müfrit İtilafçı idi. M. Sabri'nin M. Kemal nezdinde Yeni Türkiye'ye tavrının, İstiklal Savaşı'nı İttihatçı bakiyelerinin sürdürmesiyle alâkalı olmadığını kimse söyleyemez. İtilafçıları ve fikirlerini araştırın, zamanımızda hükûmet edenlerle çok yönlü örtüştüklerini -eğer samimi iseler- şimdikilerin son anda uyandıklarını görür ve hayrete düşersiniz!)
İçimizdeki soykırımcıların kıpırdamak istediklerini önceki yazımda belirtmiş ve örneğini vermiştim.
İçimizdeki "liberal" yazar, Taşnakçı Ermenileri haklı çıkarmak için bin dereden su getiren iki günlük yazı yazdı. İlk yazısının girişini vermiştim. Bin defa tartışılan meseleyi bir daha bir daha Ermeniler şunu yaptı, Türkler şunu yaptı, zıtlığı içinde ele almanın ne kadar anlamsız olduğu açık. Onun için Prof. Dr. Enis Şahin'in "Tarih Yazımı Üzerine" kitabında (Berikan Yayınevi) yer alan "Türkiye"de 'Ermeni Meselesi'ne Dair Araştırmalarda Yöntem Üzerine Bazı Düşünceler ve Öneriler" başlıklı makalesinden bahsettim.
"Liberal" diye kodladığımız yazarın Talat Paşa ile ilgili iddiasına aynı gazeteden bir başka yazar dolaylı cevap veriyor:
"Meclis-i Mebusan başkanlığı yapmış, İttihatçıların önde gelen isimlerden Halil Menteşe'nin anılarında anlatır:
'İstanbul'da, bir gün sabahleyin Yerebatan'da oturduğu eve gittim. Talât'ı telefon başında buldum. Halinde anormal bir vaziyet gördüm. Yüzü simsiyah, gözleri kançanağına dönmüş. 'Aman Talâtçığım ne oldun? Pek anormal bir hal içinde görüyorum' dedim. "Sorma. Tahsin'den (Erzurum Valisi) Ermenilere dair birtakım telgraflar aldım, sinirlerim bozuldu. Sabaha kadar uyuyamadım. İnsan yüreğinin dayanacağı bir şey değil, fakat ben onlara yapmasaydım onlar benimkine yapacaktılar. Nitekim yapmaya da başlamışlardı. Millî mevcudiyet kavgası."
Meselenin özü burada... "Keşke..." desek de tarih değişmiyor. Üstelik "Yeni Türkiye" doğdu... Hatalar zinciri, önü alınamayan olayların akışı, insanların hırsı, cehaleti, tedbirsizliği, içimizi karıştırmak isteyenlere kanma Türklere de Ermenilere de çok acılar yaşatmıştır.
(Halil Menteşe'nin hatıralarında "Ermeni meselesi" ayrı bir başlıktır. "Gören" biri olarak anlattıkları araştırıcılar için kaynaktır. "Gören"le bir olabilir miyiz? Geriye doğru baktığımızda, neyi ne kadar idrak edebiliriz?!)
Meseleyi tarihçilere bırakmayıp -"liberal" yazarımızın yaptığı gibi- temelsiz bilgilerle hüküm vermeye kalkıştığımızda yanılır ve yanıltırız.
Tarihçiler peşin hükümsüz olmalı, netice aleyhimize çıksa dahi mutlaka delilleri ortaya koymalıdır.
Şu netameli günlerdeyiz. "Kaşıyıcılar"a aman dikkat!