Kadın Müslüman’sa idam infaz edilebilir
Bugün ben yazmadım. Bu konuyu yazmak istiyordum. Ancak 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nden Gözde Kılıç Yaşin yazdı. Sizin ile paylaşmak istedim: “Evliliği geçerli sayılmadığı için nikahlı eşiyle ilişkisi ” zina “ kapsamında değerlendirilen ve dinini değiştirdiği iddiası ile de idama mahkum edilen Meryem İbrahim (29) kucağında 6 günlük bebeği ve yanındaki 2.5 yaşındaki oğluyla devlet tarafından öldürüleceği günü bekliyor. Her ne kadar Türk basınında ismi Meryem İbrahim olarak yazılsa da kadın isminin “Meriam Jahia İbrahim” olduğunu söylüyor ve dünya basınında da bu şekilde yer alıyor.
Devlet Başkanı için de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararı çıkardığı Sudan’dan bahsediyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir hakkındaki tutuklama kararını 4 Mart 2009’da Darfur’da işlediği insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları iddiasıyla çıkarmıştı. El Beşir kuşkusuz ki teslim olmadı ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’ne taraf devletlerden birine gitmesi durumunda teslim edilebilecek. Nitekim bazıları ülkelerine gelmesi durumda tutuklama kararını uygulayacaklarını açıkladılar. Başka bir ülkenin yetkilisi ise “Bir Müslüman soykırım yapmaz” diyerek suçlamayı reddetmiş, Sudan Devlet Başkanı’nı savunmuştu. Zaten bütün sorun da burada. “Bir Müslüman soykırım yapmaz” ifadesi güçlü ve gerçekçi bir önerme ancak Müslüman bir kadının mevcut nikahını geçersiz sayarak onu kırbaçlarken diğer Müslümanlar bunu da mı makul görür?
Meriam Jahia İbrahim, iki suçlamayla yargılandı: Hıristiyan bir erkekle “o ülkenin geçerli gördüğü İslami kurallara göre geçerli olmayan” bir nikâhla birlikte olmak, böylece zina yapmış olmak ve dinden çıkmak. Ağustos 2013’te zina suçundan gözaltına alınan kadın, Müslüman değil Hristiyan olduğunu söyleyince din değiştirmekle de suçlandı. Mahkemede, Müslüman adı Adraf el-Hadi Muhammed Abdullah ismiyle hitap edildi. Alman Bild’e göre kadın, yıllarca kendisini arayan ve bulduğunda da Hristiyan olduğunu görünce şikayet eden erkek kardeşi yüzünden yargılandı.
Meriam Jahia İbrahim, Müslüman bir baba ve Ortodoks Hristiyan bir annenin çocuğu, kendi ifadesine göre babasını pek görmemiş ve annesi tarafından bir Hristiyan olarak yetiştirilmiş. Bu nedenle kendisinin zaten hiçbir zaman Müslüman olmadığını, dolayısıyla da din değiştirmediğini, hep Hristiyan olduğunu söylüyor. Ancak Sudan yargıçları, nesep bağı nedeniyle babası Müslüman olanı otomatikman Müslüman kabul ediyor. Bir kadın Müslüman’sa da Hristiyan bir erkekle evlenemez, buna girişmişse o evlilik geçersizdir ve dolayısıyla “zina” koşulları oluşmuştur. Yargılama sırasında sekiz aylık hamile olan Meriam Jahia İbrahim adlı kadının idam kararı, “Sana kararından vazgeçmen için üç gün süre verdik. Ama İslam’a dönmeyi reddettiğin için sana asılarak idam edilme cezası veriyorum” sözleriyle ilan edildi. “Zina” içinse 100 kırbaç cezası verildi. İdam cezasının infazı, birkaç gün önce doğan bebeğinin 2 yaşına gelmesinden sonra gerçekleştirilecek. Şimdi yeni doğan Maya isimli kızı ve 2.5 yaşındaki oğluyla, ayaklarından zincirli şekilde hapishanede gün sayıyor.
Şeriat kuralları böyledir, yapacak bir şey yok diyerek geçmeli mi? Şeriat, zaten yaşanılan çevrenin örf-adetinin uygulanmasıdır yorumundan hareketle idam kararını Sudan’ın geleneklerine mi bağlamalı? Devletlerin kendi hukuk sistemlerini seçmedeki egemenliğinden mi bahsedilmelidir? İslam’ı savunmak adına “aslında İslam’ın özüne aykırı, keza zaten zorlama yoktur” mu denmeli? İslam fıkıhçıları dinden çıkmanın ya da İslam kurallarına aykırı hareketlerin cezası konusunda farklı ekolleri benimserler açıklamasına mı girmeli? Yani bu idam kararından İslam’ı mı korumalı yoksa kadını mı korumalı? Çünkü muhtemel olacak olan bu kadının idamına Batı’nın daha açık ifadeyle Hristiyan dünyanın asla izin vermeyeceğidir. Uluslararası Af Örgütü zaten acil çağrı yaptı, tepki gösterilmesi için Sudan Büyükelçiliklerinin mail adresleri yayınlandı, Batılı ülkelerin büyükelçilikleri ve insan hakları grupları kadının dinini seçme özgürlüğüne saygı gösterilmesi çağrısında bulundu, psikoposlar devreye girdi. Kadının kocası 2005’ten itibaren ABD vatandaşı ve bu ABD üzerinden baskı yapılacağı anlamına da geliyor. Nitekim koca Daniel Wani’nin ABD makamlarına yaptığı başvuru, bilhassa Cumhuriyetçi senatörlerden destek buldu, Demokratlardan da Sudan’a dönük uluslararası hukuka uyma çağrısında bulunuldu. İngiltere de kınama açıklamasında bulundu. Almanya’dan SPD’li Christoph Strasser da kadının cezasının kaldırılmasını isteyerek Sudan’a uluslararası hukuk çerçevesinde din özgürlüğüne saygı duymak zorunda olduğu uyarısında bulunan bir açıklama yayınlandı. Alman basınına göre bu son girişimden sonra Sudan Hükümeti, davanın bir üst makama sevk edileceği ve kararın hatalı olabileceği açıklamasında bulundu.
Dünyanın bir kısmı bir “kadın” için harekete geçerken Müslüman ülke ve liderlerinden kararı kınayan açıklama duymamak ne demek? Zaten açık değil mi? Afganistan’da tecavüze uğrayan Müslüman kadınlar idama mahkûm edildi, cezaları infaz edildi. Müslüman olduğunu bağıranlar, bu idam kararlarında sessiz kaldıkları için ve olayı “şeriat”la açıkladıkları için uluslararası insan örgütleri de sanık Müslüman olduğunda, dinlerinin bir gereği gibi görüyor olsa gerek. Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri dünyanın her tarafında var ama dünyanın bazı yerlerinde cinayet devlet eliyle işleniyor. Bunun belirli yerlerde yoğunlaşması ve infazlarda verilen/verilemeyen tepkiler nedeniyle demeliyiz ki: Asıl sorun Müslüman kadını, Müslüman erkeğin şiddetinden kimin koruyacağındadır? Hangi Müslüman devlet liderinin, Müslüman kadınlara dönük cinayet ve şiddetleri kınayacağı, durduracağıdır.”
Ümit Özdağ olarak benim ekleyeceğim çok bir
şey yok.