İYİ Parti’nin yükselişi 2002 öncesine benziyor
İYİ Parti'nin kuruluş sürecini yakından takip eden bir gazeteciyim.
Nasıl bir hukuksuzluk ve nasıl bir garabet haliyle insanların mağdur edildiğinin bizzat şahidiyim.
Bu süreçte MHP'deki delege iradesinin ve kongre taleplerinin hangi hukuksuzluklarla engellendiğinin en yakın tanıklarından biriyim.
Sonrasında gazetemize bile uzanan hedef göstermeler, özgürlükleri kısıtlama girişimleri, algı operasyonları, saldırılar…
Meral Akşener'e yapılan hakaretler, iftiralar, yakıştırmalar…
Yapılmayan eziyet kalmadı.
O mahkeme senin, bu mahkeme benim dolaştırıldılar… Dilekçeler, karar beklemeler ve geçen yıllar…
Oysa insanlar sadece siyasette söz hakkı sahibi olmak istemişlerdi.
İmkansızlıklar içinde bir parti ortaya çıkarıldı. Kısa zamanda teşkilatlanmaları yapıldı, kongreleri tamamlandı.
Tam seçimlere hazır hale gelmişken "Baskın seçim" kararı alındı.
Amaç, süreci muallakta bırakarak İYİ Parti'yi saf dışı bırakmaktı.
İYİ Partililer günlerdir YSK'ya gidip, geliyor.
Karşılarına doğru düzgün bir yetkili bile çıkarılmadı.
Sonrasında AK Partili sözcülerin "Eksikliklerini bize yüklemesinler ve bir sonraki seçimlere hazırlansınlar" açıklamaları üst üste gelmeye başladı.
24 Haziran tarihinin neden seçildiği şimdi daha iyi anlaşılıyordu.
Tüm plan İYİ Parti'nin seçimlere sokulmaması üzerine kurulmuştu.
Cumhur ittifakında yüzler gülüyordu.
YSK kontrol altında, mahkeme ve hakimler tetikteydi.
Ancak yaptıkları tüm girişimler bir anda yerle yeksan oldu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bir araya gelerek 15 milletvekilinin İYİ Parti'ye geçişi konusunda el sıkıştılar.
22 Nisan itibariyle Türk siyasetinde benzeri ve örneği görülmemiş bir transfer gerçekleşti.
Nereden bakarsanız bakın, nereden yorumlarsanız yorumlayın bunca hukuksuzluk içinde yapılan bu eylem, son yılların en dahiyane çözüm yöntemidir.
Kılıçdaroğlu ve gözyaşlarıyla "vatan için" diyerek İYİ Parti'ye transfer olan CHP'liler siyaset tarihine geçtiler.
Transfer haberinin ardından zaten gündemde olan İYİ Parti müthiş bir hava yakaladı.
Hangi kanalı açsanız, hangi internet sitesine girseniz herkes İYİ Parti'yi konuşuyor.
Tek sesli medya arasında en dikkat çeken yorumlar ise Cumhur İttifakı'ndan geldi.
Pazar günü olmasına rağmen hemen bir yerden mikrofon bulup alelacele açıklamalar yaptılar.
Hakaretler, yakıştırmalar, iftiralar… Ne ararsanız vardı.
Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Siyasi ahlaksızlık, siyasi mühendislik",
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan "Ahlak dışı birliktelik",
AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal, "Siyasi onursuzluk",
AK Parti Milletvekili Burhan Kuzu, "Kemal Bey'in basiretsizliği",
AK Parti Siirt Milletvekili Yasin Aktay "İki çıplak bir hamama yakışır",
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli "Çatırdama ve siyasi çürüme",
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay "Siyasi zübükler",
Tepkilerden en ilginci ise AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş'ın söyledikleriydi. Ataş, "ezanlarımızı susturamayacaklar" dedi.
Oysa Cumhur İttifakı ilan edildiğinde muhalefet cephesinden bu gibi sözler işitmemiştik.
Cümlenin başında "siyasi etik" vurgusu yapıp devamında hakaret dolu ifadeler kullanmak oldukça enteresan oldu.
Hatırlatmakta fayda var, İYİ Parti'nin seçimlere giriyor olması "iktidar" olduğu anlamına gelmez.
Bu kapsamda birkaç gün önce "Er meydanına gelin" diyen AK Partili sözcülerin biraz daha sakin olması gerekiyor.
Öte yandan tabloyu da doğru okumamız gerekiyor.
İYİ Parti'nin doğuşu, gelişimi ve seçimlere kısa bir süre kala gündemi belirleyen parti haline gelmesi tıpkı 2002 seçimleri öncesindeki AK Parti'ye benziyor.