İstihdam yaratacak yeni bir ekonomik modele geçmeliyiz (II)

Dün bu köşede, istihdam yaratmak için, devletin piyasada rekabet şartlarını sağlayarak ve kur politikasını değiştirerek yatırımların önünü açması gerektiğini ifade etmiştim.

İstikrarlı kur politikası, kurlardaki aşırı oynaklığı azaltır. Kurlar aşırı oynak olduğu zaman belirsizlik artar. Yatırım yapacak olanlar önünü göremez. Gelir-Maliyet hesabı, fizibilite yapamaz.

Öte yandan yatırım teşviklerinde, emek yoğun ve ithal ikamesi yatırımlarına daha fazla teşvik verilmelidir. Bu gibi yatırımlarda, yatırımın tamamlanma aşamasına göre en az yatırımın yüzde 20'sini karşılayacak nakdi teşvikler verilmelidir.

İnşaat sektörü istihdam yaratıcı ve sürükleyici sektördür. Devlet arsa üretmeli, sosyal konut yapmalı ve fakat bu gün uygulanmakta olan lüks konut yapımından vazgeçmelidir. Devletin, arsa, imar ve vergi avantajlarını kullanarak inşaat sektöründe lüks konut yapması özel sektöre karşı haksız rekabet yaratması demektir.

Ayrıca inşaat sektörü geçici istihdam yaratır. Diğer sektörlere ağırlık vermeliyiz.

Üretimi ithalata bağımlı olmaktan kurtarmak için içerde aramalı ve hammadde üretmeliyiz. Bu durumda zaten istihdam artacaktır.

Yatırım, sermaye mallarına ve teçhizat stokuna yapılan ilavedir. Küreselleşme yatırım anlayışını değiştirmiştir. Plasmanlar yatırım olarak tarif edilmeye başlanmıştır.

Oysa ki örneğin, Türkiye'de borsaya plasman yapmak, yatırıma dönüşmüyor. Zira borsada yabancı sermaye oranı yüzde 60'dan fazladır. Ve kârlar dışarıya gidiyor.

Üretimde girdi olan aramalı ve hammadde ithalatını sıfır düşürmek elbette mümkün değildir. Yüzde 20'lere düşürmek başarıdır.

Bunun için: Tasarrufları teşvik etmek,

Kamu altyapı yatırımlarına daha faza kaynak aktarmak,

Rekabetçi bir vergi sistemi kurmak,

Teşvik Politikasını yabancı girdilerde ithal ikamesine gitmek,

Bürokraside reform yaparak, yatırımların önünü açmak,

Tasarrufların yatırıma dönüşmesi için önlemler almak gerekir.

Tasarrufların yatırıma dönüşmesinin önündeki engeller, ekonomide kırılganlığın artması, piyasanın spekülatif yapı kazanması, kamuda şeffaflığın azalmasıdır.

Yabancı sermaye politikasını değiştirmeliyiz. Sıcak para tuzağından kurtulmalıyız. Zira sıcak paranın girdiği ülkeye, sıfırdan yatırım yapan yabancı sermaye gelmiyor. Ya yalnızca kârlı iletmeleri satın alan sermaye giriyor… Bu durumda da kâr ve faiz gibi faktör gelirleri olarak dışarıya kaynak transferi artıyor. Ya da kısa vadeli sermaye giriyor. Uzun vadeli sıfırdan yatırım yapacak, ilave istihdam yaratacak sermayenin girmesi için, sıcak paranın kontrol edilmesi gerekir.

Daha da önemlisi, yatırımların ve özellikle emek yoğun yatırımları artırmak için istihdam yükünü düşürmeliyiz.

Türkiye'de istihdam üzerindeki vergi ve prim yükü, yüzde 37'den başlamaktadır. Yüksek istihdam yükü hem içeride, kayıt dışı istihdama neden oluyor… Bu sorun da haksız rekabet yaratıyor. Hem de Türkiye'nin dış rekabet gücünü düşürüyor. İstihdam yükünün daha düşük olduğu ülkelere karşı da, Türkiye'nin üretim maliyeti daha yüksek olmakta ve rekabet şansını azaltmaktadır. Yapılması gereken, istihdam yükünü yüzde 25'e indirmektir. Bu durumda kayıt dışı istihdam da azalacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları