İslam'ın asıl düşmanları!..
Kan kokusunun "imdat" çığlıklarına karıştığı vahim manzaralar hiç unutulmadı ve belli ki hiç de unutulmayacak...
İşte yakınımızdaki coğrafyada, insanlığı kendinden utanır hale getiren o kahredici manzaralar da, adına, "Körfez Savaşı" denilen kanlı tuzakla başladı...
Ve bu sırada, emperyal istihbaratçılığın kralları öldürüp yeni "yandaş" krallar atamak için çizdiği bir sömürü ve rant haritası da konuldu ortaya!.. Her şey o haritanın paylaşılması içindi aslında...
Sonra adı da değişti o rezilce tuzağın... Yüzyıllardır Orta Doğu'dan elini çekmeyen, Müslümanlar arasına nifak sokmaktan kaçınmayan emperyalizm de, takiyeyi yerli iş birlikçilerden öğrenmiş olmalı ki, yeni bir kılıfla ortaya çıkıverdi...
Velhasıl oldu size anlı şanlı "Arap Baharı!.." Heyhat!.. Çiçek açmayan ağaçlarından ve boynu bükük "fidan"lardan hiç durmadan kan damlayan bir bahardır bu!!!
Ve işte Körfez Savaşı'yla temeli atılan, asıl amacı Müslümanları birbirine düşürmek olan "bahar" kılığındaki kirli tezgahın başlangıcından itibaren, kan da Dicle ve Fırat'ın debisiyle yarışır halde aktı!!!
Yani, Irak'taki kaostan Suriye'deki iç savaş kışkırtıcılığına kadar gelen sömürü ve kıyım sürecinde, Orta Doğu'da, Müslümanların yaşadığı ülkelerde kahredici manzaralar hiç değişmedi; Kışkırtma, tuzak ve ölümler!..
Kışkırtma ve dehşet!..
Orta Doğu'yu anlatan tarih kitapları yüzlerce yıl sonra açıldığında bile hiç kuşkusuz kan kokusu gelecek antika ciltlerinden...
Ve her sayfasından çığlıkların da yankılanacağı o kitaplardaki acı veren fotoğraflar da zihinlerden hiç çıkmayacak;
"Tekbir" getirerek sokaklarda ve meydanlarda; hem de küçücük çocukların önünde insafsızca kafa kesenler, işkence yapanlar, korku salanlar ve ağızlarında salyalarla zulüm edenler...
Satırla, baltayla, kör bıçaklarla Orta Doğu kentlerinde ve köylerinde, kendi kanunlarını uygulamak uğruna katliam yaparak dehşet saçan sözde "Müslüman" militanlar!..
Hem de "tekbir" getirerek "imdat" isteyen masum Müslümanların kafasını, kolunu acımasızca kesenler ve bunları internette yayımlayan bağnaz cellatlar...
Yani, emperyalizmin rant tezgahı uğruna, kendi dindaşlarına acımayan canilerin halen devam eden dehşet manzaraları...
Pakistan'da, Irak'ta, Libya'da ve Suriye'de, camileri-türbeleri bombalayan, ibadet eden cemaatin arasına intihar komandoları göndererek katliam yapan sözde şeriatçı örgütler!..
Mezhep çatışmaları uğruna yüzlerce insanı çöl kumlarına yatırarak kurşuna dizen sözde "cihadçı" militanlar!!!
"Alevi misin Sünni misin" sorusunun ardından kurbanlara aman vermeden, Suriyeli gencecik insanları kurşuna dizen ve ardından zafer çığlıkları atan IŞİD türevi ÖSO "mücahit"leri...
Tıpkı IŞİD kafası!..
Orta Doğu'da tarih yazıldığından bu yana, insanın insana bu kadar zulüm ettiği bir vahşet dönemi olduğunu hiç sanmıyorum...
Çünkü teknolojinin insanlığı her açıdan esir aldığı bir yüzyılda, cinayet işlemek de ne yazık ki iyice kolaylaşırken, insanlıktan çıkmış yaratıklar katliam bölgelerinde daha hızlı hareket ediyorlar, kurbanlarını daha kolay buluyorlar ve yaptıkları vahşetleri internet üzerinden yayarak korkuyu büyütmeyi de amaçlıyorlar...
Velhasıl teknoloji yalnızca geçmişi gösterirken, geleceğe ışık tutmuyor...
Teknolojinin iletişim alanında çağ açtığı bir dönemde, sosyal medya kulvarlarında hangi sayfayı açarsanız açın, özellikle Orta Doğu'da kan, dehşet ve zulüm görüntüleri çıkıyor insanlığın karşısına...
Üstelik bazılarının adında "İslam" da geçen sözde şeriatçı örgütlerin, hem de bizzat masum Müslümanlara yaptıkları zulümlerin acımasız, kan donduran görüntüleridir bunlar...
Peki; aslında Müslümanları vuran ve her geçen gün İslam'ı daha da fazla yaralayan sosyal medya deşifrelerinde yalnızca katliam, vahşet ve barbarlık mı var?.. Ne yazık ki değil...
Bir de şöhret-rant uğruna zırvalayan, fetva verircesine kin tohumları saçan sözde alim kılıklılar var ki, son yıllarda Müslümanları en çok yaralayanlar da onlar... Hem de IŞİD kafası kadar zarar veren yobazlar!!!
Susanlara yazıklar olsun!..
Evet; Müslümanların coğrafyasında, dindaş-kardeş kavgasını körükleyen emperyal kışkırtıcılık "tekbir" getirerek öldürenlerle "tekbir" getirerek ölüme zorlananlar arasındaki paradoksla yetinmiyor...
Konu İslam'ı milletin gözünden düşürmekse, Mısır El Ezher'ciliği nasıl IŞİD ve türevlerine karşı sessiz ve çaresizse bizim Diyanet de yerli takiye fetvacılarına karşı o kadar boynu bükük duruyor!..
Ne oluyor bu memlekette?.. Beyinlerindeki pornoculuk zehrinden kurtulamayan zevat ne hakla erozyona uğratmaya çalışıyor toplumun temiz inançlarını?..
Nedir bu "halvet" aşkı?.. Nedir bu "asansörde, iki dakika içinde, inip-çıkarken halvet olur mu" muhabbeti?..
Ne demek şu; "kadın-erkek" ayrımı isterken, "yoğun bakım"ı bile "aşna-fişne" muhabbetine dönüştüren utanç verici, mide bulandırıcı zavallılık?..
Söyler misiniz; nedir bu akademik zırha bürünmüş bulanık zihinlerin "camileri genelev yaptılar" iftirası?..
Nedir bu, sözde din adına Atatürk'e alçakça saldırma furyası ve o ruh hastalarının devlet katında alkışlama-sıvazlama vicdansızlığı?..
Nedir bu, sosyal medyada birbirine "zındık, ahlaksız, rantiye" diye bağıran sözde "tarikat lideri" yobazlığının iğrenç mavraları?..
Ve nedir bu, ağızlarında dincilik, önlerinde dansözlerle, televizyonların canlı yayında Müslümanları rencide etme hastalığı?..
Örnekleri çoğaltmaya gerek yok... Körfez Savaşı'nın ardından "Arap Baharı" tiyatrosunun Müslümanları birbirine düşürmesi için sözde "din" adına piyasaya sürülen "şeriatçı" kılıklı bağnazlar İslam'a ve Müslümanlara ne kadar zarar verdiyse, "molla-medrese-mürit-rant" tezgahının ikiyüzlü tüccarları da o kadar zarar veriyor işte...
Yazıklar olsun yalnızca o sarıklı bağnaz sömürücülere değil, utanç verici rezillikler karşısında susanlara da!..