'İslâmcılar'ın anlamadığı: 19 Mayıs'ta ülkenin hâli
Mustafa Kemal, Nutuk'a, "1335 [1919] senesi mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Vaziyet ve manzara-ı umûmiye:" diye giriş yapar ve öyle bir manzara tasvir eder ki...
Geçen gün Ulusal TV'de, yakın tarihimiz üzerine, bizim de istifade ettiğimiz ayrıntılı çalışmaları olan bir hocamız, şimdi "şeriat diktatörlüğü"ne gitmekten bahsetti. Bir hocamız da "gerici" sözünü kullandı. "Şeriat diktatörlüğü"nden bahseden hocamıza itiraz ettim ama son sözleri söyleyen diğer hocamıza "gerici" demenin nereye varacağını söyleme fırsatım olmadı.
Dinimizi ifsat edenlerle mücadele, İslâma karşı bir tavra dönüşmemelidir. İki hocamızın da söylemek istedikleri ifsatçılar ama, söz varıyor İslâma dayanıyor. Bir kesim hâlâ "şeriat", "gerici", "mürteci", "dinci" noktasında...
"İslamcılığın" asıl ne olduğunu sık yazdım. Biliyorsunuz. Hiçbir zaman "şeriatçı", "mürteci", "gerici", "dinci" ifadelerini kullanmadım. Kullanmam da... Bu ithamlarıyla bütün Müslümanları karşılarına alıyorlar. Bir sınır koymalı hâlbuki. Nutuk'ta, M. Kemal, bu sınırı belirlemiştir. (Orada, günün şartlarından dolayı söylendiği belli, açıklığa kavuşturulmaya muhtaç biri iki nokta var.)
Bir kesim neden M. K. Atatürk'e ölümüne düşman?
23 Nisan 1920, Birinci Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı tarihtir. TBMM Başkanı İsmail Kahraman, geçen ay, o gün için Meclis'te konuşuyor ama kurucu lider, ilk Meclis Başkanı M. Kemal'den bahsetmiyor. Kurucu lider, dünyanın neresinde olursa olsun, anılır. İsmail Kahraman, kendisinin oturduğu kürsüye ilk oturan M. Kemal'in adını, milletvekillerinin hatırlatmalarına rağmen ağzına almıyor. Onun, ilk gençlik yıllarından beri Cumhuriyet'le hesaplaşanlara öncülük ettiğini bilmeyenler, M. Kemal'in adını neden anmadığını da bilmezler elbette!
Bir "selâmlama"dan bahsediliyor. Bu selâmlama, sonradan sonraya bilerek parlatılan Nuri Pakdil'in:
"Sayın Cumhurbaşkanı ünlü selâmlamamı yapmamı istedi. Onu kırmayarak tekrar ediyorum. Sevgili arkadaşlar hepinizi antiemperyalist, antikapitalist, antisosyalist, antinazist, en önemlisi de Türkiye üzerine ait olmak üzere antifiravunist girişle selâmlıyorum! Ne mutlu ebedî ezelî ulu önderimiz Hz. Muhammed'in şefaatinde olanlara. Şimdi bir slogan atacağım, çok yoğun bir alkış istiyorum. Sloganım şudur: Ne mutlu Müslümanım diyene!"
Burada "Firavun" diye kimden bahsettiğini biliyorsunuz! Bir de, ilgisiz bir bağlantıyla Müslümanlıkla Türklük karşı karşıya getiriliyor.
Bunlar gerçekten "Müslüman" mı diye insan düşünüyor!
"İslâmcı" kesim, M. Kemal'in mücadelesini, hiç mi hiç hesaba katmak istemiyor. Öfkeleri çok büyük. Bu kesim, onu "kurtarıcı" değil, "devirici" görüyor.
Padişahlığa mutlak bağlılık var. Bu bağlılıkta ısrarı anlamak mümkün değil. İslâm için desek, padişahlık İslâm'da yok. Halifelik için desek, hakikaten halifelik de, dört halifeden sonra bitmiştir. Hatta dört halife dönemi de tartışmalıdır. Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali neden şehit edildiler?
Her zaman yazıyorum... Atatürk düşmanlığı sizi Sevr'e götürür. Arkası çok feci gelir. Anadolu'da bizi bırakmazlar.