İslâmcılar ve Cahiliyecilik
İki husus üzerinde ısrarla duruyorum... Bir: Küçük kıyamet alâmetleri, iki: Cahiliyet Devri'ne dönüş.
Küçük kıyamet alâmetleri, daha önce yazdım, Aralık 2012'de, bizzat Diyanet'in tespitidir:
"Din ve inanç hakkında bilgisizliğin yaygınlaşması, içkinin çokça içilmesi, fitne, öldürme ve kargaşanın çoğalması, maddî refahla birlikte kanaatsizlik ve nankörlüğün artması, Allah rızası yerine çıkar ve menfaatlerin ön plana çıkması..."
Allah için soruyorum: Bu alâmetler hangi hükümetler zamanında belirgin olarak karşımıza çıktı? Cevabınızı duyar gibiyim!
Aşağıdaki paragraf bir ilâhiyatçının makalesinden:
"Cahiliye Arap toplumunun daha ziyade bireysel yetkinlik üzerine kurulmuş olması en güçlüyü, tecrübeliyi ve otorite sahibini uyuşmazlıklarda son sözü söyleyen birey haline getirmiştir. Örneğin İslam öncesi Araplarda en yaygın olarak karşılaştığımız ve kazaî fonksiyonu îfâ eden tahkim [hakemlik] sistemi, tek bir kişiye dayalı kabile hakemliğinden öte bir şey değildir..." (Dr. Metin Yılmaz, "İslâm Tarihinde (Emevî Abbâsî Dönemi) Saltanata Bağlı Yargı Siyasallaşması", İSTEM, S.3, 2004, s. 136).
Zamanımızda, bağımsız mahkemelerden bahsetmemiz mümkün mü? Tek karar mercii vardır... "Yukarı"nın hoşuna gitmeyenlere suç bulamadıkları için mecburen tahliye kararı veren mahkeme üyelerinin -kendilerinden oldukları hâlde!- hemen açığa alınmaları, cezalandırılmaları, Cahiliye'nin "kabileciliği"ni, "tek adam" otoritesini göstermez mi? Eğer 16 Nisan'dan sonra rejim değişirse, tam bir "korku devleti"ne dönüşmeyeceğini söyleyebilir misiniz?
MHP'de iç muhalefetin olağanüstü kongre için bütün prosedürü yerine getirdiği hâlde, kongre kararlarının muallakta tutulması "kabile başı"nın bir çıkar sağlamasıyla ancak izah edilebilir. Gelecekte neler olacağına dair daha sayısız örnek sıralayabiliriz.
Bir kişiyi putlaştırma var mı, yok mu?! Buna girmeyelim şimdi.
Mesele gelip "adalet"e dayanıyor.
Doç. Dr. Abdullah Kök,"Hakaniye Dönemi Türkçülerinin Tanıklığında, XI. Yüzyıl Türkistan'ında Adaletin Anlamı" başlıklı uzun bir makale yayınladı. ( Türk Dünyası Araştırmaları, S. 223, Ağustos 2016).
Makalenin başlığında bir şey dikkatinizi çekti mi?
Doç. Dr. A. Kök, "Hakaniye Dönemi Türkçüleri" derken, kendi tercihini mi ortaya koymuştur, ilmî neticeyi mi? Açın Divanü Lügati't-Türk'ü, Açın Kutadgu Bilig'i, Açın Atabetü'l-Hakayık'ı, bütün satırlara sinmiş "Türk"ü görürsünüz. Divan'ın ön sözü başlı başına Türk'ün bilinmeyen tarihinden beri süzülüp gelen Türkçülüğü ortaya koyuyor.
Makaleden şimdilik şu paragrafı alacağım:
"Adalet, mükemmellik, kusursuz ve noksansız olmaktır. Güvenilir, eksiksiz bir adalet anlayışı toplumu yozlaşmaktan kurtaracak olan önemli bir unsurdur. Bu da doğru kanunlarla olur. Doğru kanunlarla (köni törü) halk yönetilirse yöneten ile yönetilen arasında karşılıklı güven olur. Böylece hem yöneten hem de yönetilen toplum kalıcı olacaktır. Çünkü adalet bıraktığı yere tekrar dönemez. O toplumlar ve yöneticileri de yok olmaya mahkûm olurlar." (s. 11).
Eskinin "Türkçü" Müslümanlarının kitaplarında bunlar yazılı. "Siyasî İslâmcılar"ın özlemi ise Cahiliye Devri!