İran üzerinden İslam'a saldırmak!
İran'da olan bitenin ne anlama geldiğini bölge ve İslam üzerinde hâkimiyet tesis etmek isteyen güçlerin politik duruşları net olarak ortaya koymaktadır.
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Sarah Huckabee Sanders, "İran halkının kendilerini barışçıl şekilde ifade etme hakkını destekliyoruz. Sesleri duyulmayı hak ediyor" diyor. Başkan Trump ise Ronald Reagan'ın Sovyetler Birliği halklarını cesaretlendirmesi gibi, bugün de kendilerinin İran sokaklarına destek verdiğini söylüyor.
Trump olayların ilk günlerinde "Rejimin yolsuzluğundan ve yurt dışında terörizmi beslemesinden bıkan İran vatandaşlarının barışçıl gösterilerine ilişkin haberler geliyor. İran hükümeti, vatandaşlarının ifade hakkı da dahil her türlü hakkına saygı duymalı" diye mesaj yayınlamıştı. Ardından da "İran, Obama yönetiminin kendileriyle yaptığı berbat anlaşmaya rağmen her seviyede başarısız oluyor. Büyük İran halkı yıllardır baskı altında yaşıyor. İnsan haklarıyla birlikte İran'ın varlığı yağmalanıyor. Değişim zamanı" ifadelerini kullanıyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da, "İran rejimi, İranlılar ve İsrailliler arasında nefret uyandırmaya çalışıyor. Başaramayacaklar. Bu rejim nihayet düştüğünde -ve bir gün olacak- İranlılar ve İsrailliler bir kez daha harika arkadaşlar olacak. İran halkına özgürlük arayışında başarılar dilerim" diyor. İsrail İstihbarat Bakanı Israel Katz ise "İran halkı özgürlük ve demokrasiye geçişi sağlarsa, İsrail ve bölge üzerindeki çok sayıda tehlike yok olur" ifadesini kullanıyor.
Bu arada İran'lı komutan Kasım Süleymani'nin ABD-İsrail ortaklığında öldürülmesinin planlandığı de medyaya yansıyor.
Rusya, İran'da yaşanan gelişmelerin ülkenin iç meselesi olduğunu vurgulayarak, "İran'daki durumu istikrarsızlaştırabilecek dış müdahaleler kabul edilemez" açıklamasında bulundu.
PKK'nın İran'daki kolu PEJAK'ın ve Suudi Arabistan desteğindeki grupların katkı vermesi, ABD ve İsrail'in destek mesajları izleniyor.
Libya'da, Mısır'da, Yemen'de, Irak'ta, Suud'da, Türkiye'de, Suriye'de ve son olarak da İran'da meydana gelen olayları anlamak için 21. Yüzyılın başında ortaya konan şu tespitleri göz önünde tutmak gerekir:
"Yeni Bolşevizm, İslamizmdir!"
Berlusconi, zamanın Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile görüşmesi ardından International Herald Tribune gazetesine göre (27 Eylül 2001), şöyle diyordu:
"İnsan haklarına ve dine saygı duyulmasını garanti eden, ülkelerimizdeki zenginliğin de temelinde yatan değerlerin oluşturduğu uygarlığımızın üstünlüğünden kuşkumuz olmamalı. İslâm Dünyası'nda böyle bir saygı yok ve bu sebeple geri. Üstün değerlere sahip Batı yeni insanları Batılaştırıp (Occidentalize) fethetmek zorunda. Komünist Dünya ile İslâm Dünyası'nın bir bölümünde bu oldu, ama maalesef İslâm Dünyası'nın bir bölümü 1400 yıl geride."
Zamanın ABD Başkan Yardımcısı Don Quayle, "...Batı'nın yeni düşmanı, Nazizm ve komünizmin yerini alan, İslam fundamentalizmidir." derken Paris'te bir araştırma kurulu başkanı olan Ghessan Salame "Soğuk Savaş bitti. Batılı stratejistler, Batı için yeni bir düşman tanımladı. Bu düşman İslam'dır", açıklamasını yapmıştı. ABD Başkanı Bush, Haçlı Seferlerinden söz etmiştir. İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher 2002'de "Yeni Bolşevizm, İslamizmdir... Tıpkı komünizm gibi İslamizmi de yenmek için uzun süreçli ve kapsayıcı bir strateji gerekir." değerlendirmesini yapmıştı. Bugün İslam dünyası kana ve ateşe boğulmuşsa bunun nedensiz olmadığı açıktır.
Trump'ın, Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden imzasının ardından İslam ülkelerine karşı giderek sertleştiği görülüyor.
İran'daki gösterilerde öne çıkartılan ekonomik sorunlar, rejim baskısı ve fanatizmin halk nezdinde bir karşılığı olmakla birlikte olaylar ABD/İsrail/Suud kışkırtması gibi görülmektedir.
Türkiye'deki 15 Temmuz girişimi, Suriye'deki PYD'nin silaha boğulması, Irak'taki Barzani Referandumu, Zarrab Davası, Katar ve son olarak da İran'daki kaotik gelişmelerin asıl hedefi İslam'dır. Akıllı olun akıllı!!!