İnsanın vicdanı kanar!
Olağanüstü hâl ilan edildi. İşin nereye varacağını göreceğiz. İnşallah derinlere düşmanlık tohumları ekilmez.
İnsanlar meydanlara indiler. Burada, bir okuyucunun (ismi bende) Ankara'da şahit olduklarını vermek istiyorum:
"Dün akşam (önceki akşam) Kızılay'da idim. Çok merak ediyordum; meydanlara toplanıp demokrasiyi kurtarmak nasıl bir şey diye.
1- Bu alan tam bir AKP propaganda sahası.
2- Bir kadın m.vekili nutuk atıyor. Sordum. Merve Kavakçı'nın bacısı Ravza Kavakçı imiş. Hemen sonra bir AKP Denizli m.vekili sıra aldı. Aman Allah'ım ne hamaset!
3- Rabbime şükürler olsun. Ne halaskâr bir toplumuz. Tesettürlü, (...) kadınlar, önde erkeği, arkada kendisi, ellerinde Türk bayrakları Sıhhiye'den Kızılay'a akıyorlar. Yollar damperli kamyonlarla kesilmiş. Hiçbir güvenlik tedbiri yok. Canlı bomba ya da hainlerin bakiyelerinin yapacağı bir provokasyon kimsenin aklına gelmiyor. Özel arabalar Kızılay ve Sıhhiye'nin en olmadık yerlerinde park edilmiş. Arabalardan mehter marşı ve Kur'ân tilâveti (bir yerde) caddeleri okşuyor. Hayrına su bedava; belediyenin Kızılay marifeti ile dağıttığı kek ve meyve suyu gecenin ilerleyen zamanlarında ne güzel oluyor!
4- Vatandaşları meydanlara davet eden Reis'in (sizden öğrendim böyle demeyi) sözlerine nedense sadece muhafazakâr kesim (Tayyipistler) itibar etmişler. Hani o Ulus'tan kalkıp da Anıtkabir'e giden laikler neredeler? Demokrasiyi kurtarmak biat atmosferinde yaşayan bu kesime mi kalıyor?
5- Ulaşım ve yeme-içme bedava; Ankara'nın nüfusu yaklaşık 4 milyon 200 bin. Peki, bu insanlar neredeler? Kızılay Meydanı'nın ortasındaki aydınlatma direğini çevreleyen, kızgın bir kalabalık, yolları kesen damperli kamyonlar, polisler, seyyar satıcılar (köfteci bile vardı) ve cankurtaranlar. Kızılay-Sıhhiye dışında yollar oldukça sakin; insanlar evlerinde. Ancak, caddelerden sıkça geçen, devamlı korna çalan, içi bayrak sallayan gençlerle dolu, Şahin-Kartal, bazen yeni model lüks arabalar bozuyor bu asudeliği...
6- Sonuç: Algı operasyonlarına devam."
***
Başımıza gelenler...
Dün bir yeğenim "kahraman", bir yeğenim "düşman" ilân edildi, diye yazmıştım. Mehmet Emin Tekin, Boğaziçi Köprüsü başında tankın karşısına dikilmiş, herkes kaçıştığında o tek parmak işareti yaparken darbeciler kolundan vurdular, kemiği parçaladılar; hastanede yatıyor.
Diğer taraftan darbenin darbesini yapanlar, hâkim yeğenim Ş.A.A'yi görevden uzaklaştırdıkları gibi, bir de gözaltı kararı çıkarttırmışlar. Niğde'den İstanbul Kartal Anadolu Adliyesi'ne tayin edilmişti. 10 gün sonra göreve başlayacaktı. Kız iki çocuk annesi... İki gözü iki çeşme... "Dayı benim paralel maralelle ne ilgim olabilir!" diyor. Benim de gözlerim doldu... Çok öfkelendim. Bir yeri aradım hemen. Git "hakikî paralel"i bul!... İki çocuk annesinden ne istiyorsunuz ya! Yeğenimin babası 12 Eylül öncesi içimizdeki maşalara karşı ölümüne mücadele vermişti. Şimdi karşılaştığımız hâle bakın!
Bekir Bozdağ'a sesleniyorum. Yozgat milletvekilisiniz. Adalet Bakanı'sınız, "adalet"i başta düşünmesi gereken sizsiniz. Yozgatlı hemşehriniz haksız yere yerinden edildi, bir de gözaltı kararı çıkartılmış. (Belki böyle niceleri vardır.)
İki çocuk annesine bu reva mı?! İnsanın vicdanı kanar!