İnsan kaynağını yok etmek
Cuma günü bir davet üzerine İzmir'e gittim.
Bu davet çok sayıda banka müdürünün oluşturduğu bir grup. Gruplarına Ak Müdürler adını vermişler.
Grubun ilk geleneksel birlik ve beraberlik toplantısına beni de davet ettiler. Bankacılık sektörünün dününü, bugününü ve dahası sorunlarını konuştuk.
Hepsi birbirinden başarılı, eğitimli ve bankacılık alt kültürü yüksek 14 insan.
Cüneyt Naci Yıldırım, Hanife Serter, Ahmet Özgüler, İlker Narman, Nilgün Çağlar, Hülya Şirintepeler, Gamze Gedik, Çiğdem Bilginer, Göksel Elmas, Levent Dura, Aysun Karadağ, Ejder Çakıl, Mustafa Karatop ve Zeynep Arı.
Yerli sermayeli bir bankanın harcadığı şube müdürleri ve yöneticileri. İş akitleri sudan sebeplerle fesh edilmiş. Ortada başarısızlık yok. Hepsi bankanın en başarılı müdürleri. Fesih nedenleri ya şube kapatma, ya bankanın küçülme politikası.
Toplantıda dikkatimi çeken bu insanların eğitimleri oldu.
Mülkiye, ODTÜ, Bilkent gibi çok önemli üniversitelerin yanı sıra hukuk fakültesi mezunu olan bile var. Bu insanlar bu okullara en iyi derece ile girip yine en iyi derece ile bitirmişler.
O dönemin en saygın mesleğini yani bankacılığı tercih etmişler. Bunların büyük bir bölümü bankaya teftiş bölümünden başlamış. Anadolu'yu yıllarca karış karış dolaşmışlar. Tabiri caiz ise bankacılığın tozunu yutmuşlar.
Hamile olduğu halde Anadolu'yu dolaşandan tutun da, 40 derece ateşle hastanede yatan çocuğunun başına bile gidemeyenlere kadar birçok hikâyeleri var.
40-45 yaşlarındaki bu insanlar hayatlarının en verimli olduğu dönemde işten çıkartılmışlar.
Liyakat, eğitim ve başarı?
Ne önemi var ki?
Türkiye'de artık yeni bir bankacılık anlayışı var. Bankalar artık eğitimli ve bilgili insanlar istemiyor.
Onlara sadece satıcı lazım.
"Sat ama nasıl olursa olsun sat" felsefesinde tencere tava satıcısı gibi çalışmayı kabul edecek kişilerle yürüyorlar. Türkiye'nin en iyi üniversitelerinde okumanıza, yüksek lisans yapmanıza ve hatta bu işe yıllarınızı vermenize gerek yok.
Cuma günü size gelen müşteriyi daha fazla faiz vereceğiz diye kandırıp parasını hafta sonu vadesizde tutabiliyorsanız, kredi almaya gelen zordaki bir vatandaşa bir değil 3 tane birden sigorta çakabiliyorsanız ve daha birçok konuda yalan söyleyebiliyorsanız banka için en iyi elemansınız. Ha bir de sizden çok daha yetersiz olmasına rağmen üstünüz olan yöneticilere yalakalık yapıyorsanız sorun yok. Tabii bunları yapıyor olmanız size iş güvencesi sağlamıyor. Çalıştığınız sürece hiç itiraz etmeyeceksiniz, hasta olmayacaksınız ve en önemlisi tatil yapmayacaksınız. Bir de düşük maaşa razı olacaksınız. Bunları yerine getirmediğiniz zaman kapının önüne konulursunuz. Nasıl olsa bu ülkede çalışanları koruyan yasalar yok. Olanı da uygulayan yok. Dışarıda da o kadar çok işsiz var ki!
Bunu çok iyi bilen bankalar almış başını gidiyor.
Mülkiyeli, ODTÜ'lü, Bilkentli eleman bu bankaların işine yarar mı?
Aslında bu insanların sayıları yüzlerce. Sadece 14'ü bir araya gelip Ak Müdürler diye bir grup kurmuşlar. Alnı da vicdanı da ak 14 yetişmiş insan. Bu insanların iş akitlerinin fesih edilmesinin en büyük faturasını yine bu ülke ödüyor. Siz en iyi üniversitelerde okuyorsunuz, iyi derece ile mezun olup bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Ancak kontrolsüz bankacılık sektörü tüm bu insanları daha 40 yaşında sistem dışına itiyor.
En büyük sorun
Türkiye'nin en büyük sorunu insan kaynağı. Var olanı da bir iki banka hoyratça harcıyor. Bu üniversitelerden bir kişi kolay mı yetişiyor? Onun verdiği emek, maliyet ve ülkenin kaynakları bir bankanın üst düzey yöneticisinin kararı ile heba olup gidiyor.
Olayın bir de tabii ki sosyal boyutu var. Bu insanların işi bankacılık. Yıllarca bankacılık sektörü için emek harcamışlar bu konuda uzmanlaşmışlar. 15-20 yıl bankacılık yapmışlar. Başka iş bilmiyorlar. Şimdi bankalar bu insanlara "sen bana fazlasın" diyor. Devlet ise çok gençsin 60 yaşına kadar çalış diyor.
Sektörün zaten çivisi çıkmış. Dedim ya eğitimli ve yetişmiş personel istemiyor. Onlar için tencere tava satıcısı gibi çalışacak insanlar lazım.
Peki bu insanlar ne yapacak?
Bu böyle gitmeyecek. Sektör bu kalitesizliğin ve ucuz iş gücü politikasının faturasını er geç ödeyecek. Ancak olan bu ülkeye ve bu eğitimli nadide insanlara olacak.